Yazarın ilk aşk romanı olma özelliğine sahip. Daha ilk bölümün sonunda gözleriniz doluyor. O kadar güzel bir anlatım var ki, kendinizi romanın baş kahramanı Alp'in yerine koyuyorsunuz sık sık. Hayatta hiç tahmin etmeyeceğiniz bazı şeylerin, 'Hayatta olmaz' dediklerinizin başınıza gelebileceğinizi gösteriyor bu kitap.
Hakan Yel ile ilk tanıştığım kitabı.Gam'ı yazarın diğer kitapları içinden tanıtımında geçen bir alıntı diyaloğu yüzünden özellikle seçmiştim.Muhakkak ki siz de okumuşsunuzdur ya da kitabı incelediğinizde okuyacaksınız. Konu hepimizin bir köşesinden canını acıtan doğu meselesi.İki yönüyle de.Uzun zamandır özellikle gündemi de ilgilendiren bir mevzuya dair roman okumamıştım.Romantik, fantastik...vs vs.türündeydi hep okuduklarım. Gam...Çok acıtıcıydı.Ülkemizde dünya kadar çatının içine düşmüş ateşlerin dile getirilişi içimi çok yaktı. Boğazım düğüm düğüm okudum.Her kelimesini taşıdığı anlamları kaybettiririm korkusuyla yudum yudum içtim.Yazarın cesur ve yerinde eleştirilerine bayıldım.Onca içsel monoloğun tek anından bile sıkılmadım.Diğer kitaplarını da muhakkak kütüphaneme ekleyip okuma sıralamamda da ön sıralara çekeceğim.Binlerce Mehmetcikten biri olan Alp'i ve onun Leyla'sını okuyun derim.
Ben en karanlık yanlarımdan ve gecenin hoyrat kollarından koparıp benliğimi senin aydınlığına yürüdüm sevdiğim... Sana bir ömür muhacir kalmaya âmade varlığım...İçimi karış karış saran aşk sızısının acısıyla döndürdüm yüzümü sana... "Hiç-mi insafı yok sevda yamaçlarının"... Nice yangınlar büyüterek doldurdum heybemi... İçinde bir tek sen kokan hasretim var... Eğer-ki bir parça merhamet süzülmez ise gözlerinden, gam deryasına düşmemem için hiç bir sebep olmayacak bilesin...
Alemi dergahı dem
Gam damlar ağızdan
Ağu getir içek
Şu gök kubbe
Dam ola
Bu sefil
Bu rezil akla
Ağu doldur içsinler
Bir göçmüşe mabettirki
bu beden
Bu mabedi yık gitsin
Yar yaresiyle yardır
Yare yardan kalan ölü bir candır
O zaman ölüyüde diriyide göm gitsin
Duyduk ki bir derviş uzun uzun düşünür
Post üstünde
Kuyudur
Derindir
Kurumuştur kuyunun suyu
Çünkü kuyudan nemalanan çoktur
Seni öpsem, gülse bir halk seni öpsem, yoksulluk utansa verdiği acılardan kırılsa her türlü korkunun kanadı.. Seni öpsem silinse alın çizgilerinden gam yürek kuytularından akşam.. Bir sonsuz yağmur yağsa aşkın kardeş bulutlarından aynı mutlulukla ıslansa dünya. ayrılığa kapanmasa kapılar odalar üzgün durmasa..
Şükrü Erbaş
Derdim! Yeter, sakin ol, dinlen biraz artık;
Akşam olsa diyordun, işte oldu akşam;
Siyah örtülere sardı şehri karanlık;
Kimine huzur iner gökten, kimine gam.
Bırak, şehrin iğrenç kalabalığı gitsin,
Yesin kamçısını hazzın sefil cümbüşte,
Toplasın acı meyvesini nedametin
Sen gel derdim! Ver elini bana, gel şöyle.
"Izdırabın sonu yok sanma, bu alem de geçer,
Ömr-i fani gibidir, gün de geçer, dem de geçer,
Gam karar eyliyemez hande-i hurrem de geçer,
Devr-i şadi de geçer, gussa-i matem de geçer,
Gece gündüz yok olur, an-ı dem adem de geçer"
Bir adamın oğluna yazdığı şarkının sözleri
"Gam keder elem tasa gurbet hasret dertler geçer gider elbet
Bir merhaba acı kahve hatır sorma ve dostluklar yaşar elbet
Sımsıkı sev sen sevmeyi
Bazen almadan da vermeyi
İstanbul şehri malın olsa
Ölümden öteye köy yok ya
Gün olur devran döner akar seller kalır kumlar kavuşuruz
Eser yeller yağar karlar gelir bahar açar güller koklaşırız
Sultan Süleymana kalmamış
Ha babam dönen şu dünya
Babanın tapulu malı olsa
Kefenin cebinde yer yok ya
Papazın eşşeğini kovala dur
Ali'nin külahını Veli'ye uydur
Aldat dur aldan dur
Oğlum hayat bu mudur
İşte ağaç işte deniz işte toprak işte hayat budur oğlum
İşte eller işte emek işte ekmek işte hayat budur oğlum
Başını dik tut hiç eğme sen
Aklına ve yüreğine güven
Çağını bil çağına yakış
Güzelliklerle yarış"