"Şehrin bir yerinde birileri ölüyor ne korkunç! Beklenmedik ölümler, beklenen ölümler, apansız gelenler, ağır ağır gelenler, ihtar edip gelenler, habersizce gelenler. Kahvede otururken ölenler, bir otobüs yolculuğunda ölenler, gece yatağına yatıp da kalkmayanlar, vazife başında can verenler, onulmaz hastalıklardan ölenler, başını, taş duvarlara çarpa çarpa gidenler, aşk derdi ile ölenler, aşksız ölenler."
Sayfa 9 - İz YayıncılıkKitabı okuyor
Bakış Acısı
Hanife Mert Hanım'ın 4 bölüm 400 sayfadan oluşan #BakışAcısı eserini #okudum. Bu eseri okumadan önce #DüşBatımı eserini okumanızı tavsiye ederim. Her ne kadar ayrı eserler olarak algılansa bile birbirinin devamı olduğunu belirtmek isterim. ️️️️️️️️️️️️️️️️ Eser zamanlar arasında geçişlerle 1984 yılları ve 2004 yılları arasında zaman
Reklam
Ölülere Kur’ân okunup okunmaması
1. Kur’ân’da, hayatta olanların, vefât eden mü’minler için duâ edip Allah’tan mağfiret diledikleri açıkça yer almaktadır: “Bunların arkasından gelenler şöyle derler: ‘Rabbimiz! Bizi ve bizden önce gelip geçmiş imanlı kardeşlerimizi bağışla!’...”.1 Bu âyetin muhtevasına uygun olarak bir hadîsinde Resûlullah (sav) şöyle buyurmaktadır: “Bir adamın
Anadolu’nun bu son ağıtçısı her seferinde ölünün kapıdaki ayakkabılarına bakarak iç geçirdi, rahmetlinin henüz yorgan döşek gezen kokusunu içine çekti, mevtanın elbiselerini kucaklayıp bir yakınından hikayesini dinledi. Ölenin kim olduğunu, neler yaşadığını, hangi zorluklarla büyüdüğünü, neden öldüğünü, hangi muradını tamamlamadığını, içinde hangi
BEYAZ LÂLE Hudutta bozulan ordu iki günden beri Serez’den geçiyordu. Hava serin ve güzeldi. Ilık bir sonbahar güneşi, boş, çimensiz tarlaları, üzerinde henüz taze ve korkak izler duran geniş yolları parlatıyordu. Bu gelenler, gidenlere hiç benzemiyorlardı. Bunlar adeta ürkütülmüş bir hayvan sürüsüydü. Hepsinin tıraşları uzamış, yüzleri pis ve
Hemen her sabah gazeteyi açınca okuduğumuz klişe havadislerden biri: " Filan mahallede, filanın kızı, şu yaşta filan hanım, sevdiği gençle, şu veya bu sebepten evlenemediği için, eline geçirdiği bir şişe tentürdiyotu içmiş, veyahut kendinj civar bir bostanın kuyusuna atmış. Zamanında yetişilemediğinden vs.. Aşkın zedelediği bin türlü talihsizler içinde en çok bu hiçe giden kurbanlara acımalı. Zira bu zavallılar bilmiyorlar ki birbiriyle evlenmemesi lazım gelenler varsa onlarda yalnız sevişenlerdir. Üstadım Gourmont'un dediği gibi aşk ile evliliği karıştırmamalı. Aşk yabani bir hayvandır . Kanunlar dışında, isyan ve ihtilal dağlarında yaşar. Ancak gece, karanlıklar basınca, gizli yollardan şehre girer ve bahçelerin tarhını, ağaçlı caddelerin kanepelerini alt üst eder. Ibadethanelerde her gün lanetlenen aşktır. Hükümetler, polis ve jandarmayı ona karşı silahlandırır. Halbuki evlilik, bir şehir müessesesi, bir emniyet tertibatıdır. At cambazhanelerinde musiki çalan ve fokstrot oynayan, dişi sökülmüş, tırnakları eğelenmiş, zararsız arslan, orman canavarına göre ne ise, aşka kıyasla da evlilik odur. Aşk geçici, evlilik ise daimidir. Evliliği aşkın devamı zannetmiş nice safdil çiftler, üç ay geçmeden dudaklarda ateşin söndüğünü görmüşler ve bir akşam kendilerini karşı karşıya esner bulmaktan hayret etmişlerdir. Aşk değişmeyince ölür . En eski edebiyattan en yenisine kadar, her dilde, şiir konusu zevce değil sevgilidir, hayaller ve semboller, hep sevgilinin süzgün gözleri ve karanlık kirpikleri etrafında pervaneler gibi uçuşur. Kahramanı zevce ve konusu evlilik olan hikayeden daha tatsız ne olabilir?
Reklam
102 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.