Tam 4 ay sonra sona gelmiş bulunuyorum bu Türk edebiyatının yüz akında.
Bu eseri incelemek haddime değil ancak;
Bu eserde "Türkçe", sanatçı Yaşar Kemal tarafından bir sanat malzemesi olarak kullanılarak ortaya bir sanat eseri çıkarılmıştır.
Bir insan, bir dili doğuştan biliyorsa veya sonradan öğrenmişse böyle eserler sayesinde boşuna bilmemiş veya boşuna öğrenmemiş olur.
Gerçekten dilime aşık oldum bu eserle bir kez daha.
Yaşar Kemal öyle güzel anlatmış ki her şeyi, adeta bizi bize anlatmış diyebilirim.
Eserde gördüğünüz her insan, size ya bir yerden tanıdık geliyor ya da o insanda kendinizden bir parça buluyorsunuz.
Her yanı çile ve derde batmış bir halka, derman olarak yola çıkmak zorunda kalmış insanların destanıdır bu.
İnce Memed bu destanda sadece bir kıvılcımdır ve bu kıvılcım öyle bir yangın çıkarıyor ki, söndürmek isteyenleri de yakıyor diyebilirim.
Ve her dağda hâlâ yankılanıyor o türkü;
"Gel benim derdime bir derman eyle, alemler derdine derman olansın..."
"Her şeyi gördüm.
Ben İnce Memed'in yanında yolculuk ettim, onunla büyüdüm, onunla yıllarımı geçirdim.
Aşkı, sevgiyi, yaşamı, ölümü, varlığı, yokluğu ve en önemlisi umudu ve umutsuzluğu gördüm.
Yaşar Kemal'in betimlemelerinde sanki ben aldım kokusunu çiçeklerin, uzandım geceye, ben izledim yıldızları.
Sanki ben derin bir ah çektim de içim yandı, karlı dağların içinde.
Mağaralarda bitlendim, bir sıcak suya hasret kaldım.
Ama anladım ki hep bir dert vardır ve her derdin de bir dermanı..."
İyi ki vardın Yaşar Kemal, iyi ki vardı kalemin. İyi ki vardın, iyi ki varsın.