Bence tüm sıkıntı, esasen bir hayvan olduğumuzu bir türlü kabullenemememizden kaynaklanıyor. Bak basitçe anlatayım. Bizi diğer tüm mahlûkattan farklı kılan sevgili beynimiz, içerisinde işte o tüm mahlûkatın bilgisini de taşır. Sürüngen beyin, limbik sistem ve korteksten oluşan bu muazzam yapı, doğru yerlerine basıldığında muhteşem sesler çıkarır. Cinsellik sürüngen beyinle ilgiliyken, duygular limbik sistemde dolanır. Fakat elimizde, bizi akıl ve izana davet eden korteks gibi bilge bir kozumuz vardır. Aşk dediğimiz şey, kabul etmek gerekir ki, insan icadıdır. Biz icat ettik aşkı. Yerleşik düzene geçtikten sonra gelişen toplumsal kültürün biyolojiye etkisi sonucu aşık olmak üzere evrimleştik. Öncesinde genlerin devamı için aşka gerek yokken, zamanla bu bir zorunluluk haline geldi. İnsan bebeğinin diğer hayvanlara nazaran çok daha uzun süre bakıma ihtiyacı olması nedeniyle de, bir anne-baba işbirliği oluşturmak adına, tek eşlilik ve sadakat gibi kavramlara yöneldik. İşte bu yüzden, genlerimizin devamı için çıldıran sürüngen beynimizdeki hayvani düşünceleri, limbik sistemimizdeki duygularla olduk olmadık anlamlara bürüyüp aşık oluyor, o kişi tarafından istenmediğimizdeyse soyumuz kuruyacakmış gibi krizlere giriyoruz. Hayır, kurursa kurusun, bu çağda böyle ilkel yaklaşımlar da nedir? Çelişki tam burada işte. Aklını korteksine toplayıp sistemi reddedenlerin genleri devam etmiyor. Akıllılar ölüp gidiyor yani, hadi geçmiş olsun. Biz, hayatta kalan diğer kafasızların torunlarıyız özetle. O yüzden dedelerimiz ve ninelerimizle aynı tuzaklara düşüyor, hâlâ armut gibi aşık oluyoruz.
İletişim YayınlarıKitabı okudu
“Bir insan ne kadar bilge olursa olsun" dedi, “gençliğinin bir döneminde, mutlaka hatırlamaktan hoşlanmadığı, yok olmasını isteyeceği sözler söylemiş, hatta bir hayat tarzı benimsemiştir. Ama bundan ötürü kesinlikle pişmanlık duymamalıdır; çünkü (bilgeliğin mümkün olduğu ölçüde) bilgeliğe ulaştığından emin olabilmesi için, bu son safhadan önceki bütün gülünç veya iğrenç aşamalardan geçmiş olması gerekir.
Sayfa 391 - Yapı kredi yayınları 32. Baskı çeviren : Roza HakmenKitabı okudu
Reklam
Erkeğin yaşı ilerledikçe sevişmelerde boşalma sayısı azaltılmalıdır. Başka bir deyişle sevişme sayısı azaltılmamalı, aynı sayıda sevişme daha az sayıda boşalmayla sonuçlandırılmalıdır. Bir günde ya da bir haftada dilediği kadar çok sevişebilir. Ancak yaşı elliyi geçmiş olan kimse için boşalma haftada bir ya da ikiyi geçmemelidir. Sevişme sayısı ne olursa olsun bu sayı aşılmamalıdır.
_Kanatsız uçmaya kalkışma! _Ham, pişkinin halinden anlamaz; öyle ise söz kısa kesilmelidir vesselâm. _O, kırmızı güldür, sen ona kan deme. O, akıl sarhoşudur, sen ona deli adı takma! _Hakiki olan vaadleri gönül kabul eder; içten gelmeyen vaadler ise insanı ıstıraba sokar. Kerem ehlinin vaadleri görünen hazinedir; ehil olmayanların vaadleri ise
İhtiyar, yeni doldurduğu bardakları masaya koyarken delikanlı çıkarıp para vermek istedi. Çaycı elini bile uzatmadan gözlerine baktı delikanlının. “Koy onu cebine. Misafirimsin sen benim. Eskiden soluk taşları vardı evlat, duydun mu daha önce?” dedi. “Hamalların yoruldukça nefes aldıkları taşlar. Komşular ayran ya da şerbet getirirdi sırayla. Bazısı konağının önüne kendi yaptırırdı. Yükü ağır olana saygı vardı o vakitler. Sen de öyle say bu ikramı! Sırtında ne taşıdığını bilmiyorum ama gençliğime çok benziyorsun. O zamanlar çok dik kafalıydım. Kendimle cebelleşir dururdum. Hâlâ da biraz öyleyim ya! Ben de sana hikâyemi anlatsam tanıdık gelir belki. Bir dahaki gelişinde sözüm olsun. Aradan yıllar geçmiş, her şeyi ardında bırakmışsın gibi düşün, öyle gel yanıma. Heey! Nereye gidiyorsun böyle acele?” Delikanlı, “Bilmez olur muyum o hikâyeyi dayı. Hamal taşı diyenler de vardı ona. Sadece yük taşıyanlar mı yorulur sanırsın! Bir sonraki soluk taşı nerdeyse oraya yetişmem lazım! Denizin kıyısına koymuşlar bizimkileri. Kimse bir şey getirmiyor oraya. Eskide kalmış onlar. Sağlıcakla kal,” dedikten sonra bir yere geç kalmış gibi hızla kalkıp kapıya doğru yöneldi.
Sayfa 60 - 61Kitabı okudu
"Gelmiş geçmiş hiçbir cezanın, suç işlenmesini önleyecek kadar caydırıcılığı yoktur. Bilakis, cezası ne olursa olsun, belli bir suç bir kere ortaya çıktı mı, tekrar ortaya çıkması, ilk ortaya çıkışının olup olabileceğinden çok daha olasıdır.
Sayfa 282 - Metis yayınları Mart 2020Kitabı okudu
Reklam
1.000 öğeden 981 ile 990 arasındakiler gösteriliyor.