Bir sepet dolusu portakal düşünün, dedi öteki, bu portakallardan birinin, sepetin en dibindeki bir portakalın çürümeye başladığını düşünün, sonra diğer portakalların da birer birer çürüdüğünü düşünün, çürümenin nerede başladığını söylemek mümkün mü, işte benim kafama takılan soru bu, Bu portakallar ülkeleri mi yoksa insanları mı temsil ediyorlar,
Bir adam tanımıştım. Gerçek bir uykusuz. Kırk yaşlarındaydı. Prag'ın eski ve loş sokaklarında gezerdi. Rutubet kokan bir adam. Sabaha kadar jazz dinler, cin içerdi. Üstünde hep uzun, gri bir kürk olurdu. Kulüp kapanınca evine gider, soğuk bir duş alır ve kürkünü giyip insanların işlerine gittikleri saatlerde sokaklarda gezmeye başlardı...
İspanyol asıllı bir trompetçi vardı her gece gittiği jazz kulübünde. Âşıktı ona. Sololarını dinlerken gözleri zevkle açılır, müzisyen ve trompetiyle muazzam bir aşk yaşadığının hayalini kurardı. Ve heteroseksüel olan İspanyol'u bir gün kandırdı. Birlikte yaşamaya başladılar...
Uyurken onu seyretmek cenneti seyretmekle aynıydı kürk giyen adam için. Sonra bir gün, uyuyan trompetçinin üzerine benzin döküp yaktı. Kimse öğrenemedi neden yaptığını. Binlerce tahmin yürütüldü. Polislerin arasında ellerinde kelepçelerle yürürken, omuzlarına attığı kürkü vardı üstünde. Kimse bilemedi çılgınlığının nedenini. Ama ben bildim. Uykusuzluktan rüyalarını ayakta görüyordu. Ve sevgilisini rüyasında yakmıştı. Çıkan dumanlar diğerlerine gerçek gelmişti. Hepsi bu...
Bütün bu olaylardan önce, o her gece gittiğimiz kulüpte vahşi bir piyano doğaçlaması dinlerken kulağıma eğilip, "Hiç düşündün mü Kinyas, hayatın bir rüya olabileceği ihtimalini?" diye sormuştu. Ben düşünmüştüm. Her şeyi. Anlamıştım rüya olmadığını. Rüya olamayacak kadar olağanüstü bir hayatın olduğunu görmüştüm.
Yaptığı işi görev olarak gören birinin gerçek bir bilim insanı, müzisyen ya da yazar olması mümkün değil. Çünkü her gerçek sanatçının, yazarın, bilim insanının içinde mutlaka zevk aldığı bir yolculuk vardır.
Kitabın özeti;
Gelecek vaat eden bir müzik grubunun baş gitaristi olarak şöhrete ve zenginliğe ulaşmasına ramak kalmıştır. Ancak gerçek bir müzisyen olma isteği ile rock yıldızı olmanın ışıltılı ama alkole boğulmuş yolunda bir çıkış aramaya çalışmaktadır. Jonah Fletcher'ın ise vakti giderek tükenmektedir.
İlk olarak bende ön yargı ile başladım çünkü çeviri ilgili herkes kötü diyordu ama bence kitabın konusu çeviriyi bastırıyordu alıp okunacak bi kitap çok güzeldi ikinci kitabını bekliyorum şimdiden https://1000kitap.com/kitap/kitap--402865
Son SüratEmma Scott · Lapis Yayınları · 2023507 okunma
Kusur nedir?
Kişide midir, bakan gözde mi?
Aslında herkesin çocukluğunda görünüşü ile sınandığı durumlar olmuştur. Ya aileden ya da ergenlikte çevresinden. Her türlüsü zorbalık!
Sizin de bedeniniz üzerine yorum yapıldığı olmuştur. Dışardan bir göz olarak anlamaya çalışmak adına yorumlarda buluşalım.
Ben mesela diş tellerim, gözlüğüm ve kalın
Yaptığı işi görev olarak gören birinin gerçek bir bilim insanı, filozof, müzisyen ya da yazar olması mümkün değil. Çünkü her gerçek sanatçının, filozofun, yazarın ve bilim insanının içinde mutlaka zevk aldığı bir yolculuk vardır.