Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Öz, sanat eserinde nasil canlanir? Ya da ayni anlama gelmek üzere: Sanatçı-özne, kendisini bireysellestiren ve ebedi kılan özü 'iletmeyi' nasıl başarır? Öz, maddelerde canlanir. Fakat bu maddeler kolayca bicimlendirilebilir, öylesine iyi yoğrulmuş ve inceltilmistir ki, tamamen manevi olmuslardir. Bu maddeler, kuşkusuz Vermeer'in sarısı gibi, ressam icin renk, müzisyen icin ses, yazar icin sözcüktür. Bunlar aslında daha derin olan sözcükler, sesler ve renkler aracılığıyla kendisini ifade eden serbest maddelerdir. Örneğin Thomas Hardy'de taş bloklari, bu bloklarin geometrisi ve çizgilerin paralelligi sözcüklerin düzenlerini çekip çıkardıkları manevileşmiş bir maddeyi oluşturur; Stendhal'de yukseklik, 'manevi hayatla iliski kuran' havai bir maddedir. [Mahpus, s. 373]. Demek ki bir eserin gercek temasi, ele alınan konu, sozcuklerin gösterdiği şeyle karışan bilinçli ve istenilmis konu degil, sözcükler kadar renklerin ve seslerin de anlamlarini kazandıkları ve hayat buldukları istemdışı afketipler ve bilinçdışı temalardir. Sanat maddenin hakiki bir dönüşümüdür. Madde orada manevilestirilmiştir ve fiziksel ortamlar ise özü, yani asal bir dünyanın niteliklerini kırılmaya uğratmak için maddelikten arındirmistir. Ve maddenin bu islemi 'üslüp'la koparilamaz bir biçimde birleşmiştir."
“ÖNEMLİ NOT” Adlı Kitaptan: SUNU… / Gelecek kuşaklara ve araştırmacılara ışık tutması, kaynak olması amacıyla / yayına hazırladım!... / Kendine özgü davranışları ve söylemleri olan iki insanın / neler yapacaklarını, birbirlerine neler diyeceklerini düşünmenizi, hayalinizde hareketlerini canlandırmanızı isterim!... / Bir sanatçının yapıtları
Reklam
Gerçek bir eğitim sana birinci olmanı öğretmeyecek.Sana ne yaparsan yap sonuçlar için değil de eylemin kendisinden hoşlanmanı söyleyecek.Tıpkı bir ressam veya dansçı veya müzisyen gibi...
"Ne bir oyun ne kendini beğenmişliktir bu neşe, en yüce bilgi, en yüce sevgidir, gerçeği onaylayıştır tümüyle, derin vadi ve uçurumların kenarında uyanık dikilmektir; bir erdemdir ermişlerde ve şövalyelerde rastlanan, asla yok edilemeyen, kocayıp ölüme yaklaşıldıkça gücü artan. Güzelde saklı gizlidir bu neşe, tüm sanatlardaki gerçek özdür. Yaşamın görkem ve korkunçluğuna dizelerin raks adımlarıyla övgüler döşenen şair, onu dünya döndükçe duracak bir değer gibi eserlerinde ölümsüzleştiren müzisyen ışığı alıp getirir insanlara, isterse bizleri ilkin gözyaşları ve acılar içinden çekip götürsün, yeryüzündeki sevinci ve aydınlığı çoğaltır. Dizeleri bizi büyüleyen şair yalnızlıklarda yaşayan biridir belki, müzisyen de belki karasevdalı bir hayalperesttir; bu durumda bile yarattıkları eserler Tanrıların ve yıldızların neşesini paylaşır. Bu kişilerin bize sunduklarının kendilerindeki karanlıklar, acılar ve endişelerle ilgisi yoktur, bir lokma saf ışıktır bize sundukları, sonsuza kadar varlığını sürdürecek neşedir. Yeryüzündeki bütün uluslar ve diller dünyanın derinliğini araştırsalar, mitlere, kozmogonilere, dinlere dayanarak bu yolda çalışsalar bile, ele geçirebilecekleri en son ve en yüce şey bu neşe olacaktır."
Sayfa 316
Müzisyen arkadaşına motorun işleyişini anlatmaya çalışıyor
Bazı şeylerin farkına varamazsınız, çünkü öyle küçüktürler ki gözünüzden kaçırırsınız. Ama bazı şeyleri de çok büyük olduğu için göremezsiniz. İkimiz de aynı şeye bakıyoruz, aynı şeyi görüyoruz, aynı şey hakkında konuşuyoruz, aynı şey hakkında düşünüyoruz, ama o bambaşka bir boyuttan bakıyor, görüyor ve düşünüyor. - Aslında teknolojiye ilgi duyuyor. Ama öteki boyutta onun tarafından hep reddediliyor ve hep bozuluyor. Teknoloji ona uymuyor. Akılcı bir hazırlığı olmadan, bir şeyler becermeye çalışıyor, ama bozdukça bozuyor ve birçok kez bozduktan sonra artık vazgeçiyor; tüm bu cıvatalar ve somunlardan oluşan manzaranın üzerini bir tür lanetleme battaniyesi ile örtüyor. Dünyada, son modaya uymakla halledilemeyecek bir şey olabileceğine inanmıyor ya da inanamıyor. - Aslında burada gerçeklik görüşleri arasında bir çatışma söz konusu. Bilimadamları ne derse desin dünya, burada ve şu anda gördüğümüz şekilde gerçek’ tir. John bunu böyle görüyor. Ama bilimsel araştırmaların açığa çıkardığı dünya da nasıl görünürse görünsün bir gerçektir ve John’un boyutundakiler kendi gerçeklik görüşlerine bağlı kalmak istiyorlarsa bunu görmezden gelmekle yetinmemelidirler. John bunu, platini yandığında fark edecek.
304 syf.
7/10 puan verdi
·
4 günde okudu
Tess Gerritsen kurgu işini cidden iyi beceriyor. Bununla birlikte bu kitabı yazarken gerçek olaylardan esinlendiğini duymuştum şayet bu dogruysa eyvah eyvah. Zira gizemli ve dogaüstü gibi başlayan fakat sonu acı bir drama ve kirli bir siyasete bağlanan çok çarpıcı bir hikaye işlenmiş. "Julia, bir antikacıda bulduğu Incendio adlı bestenin,
Ateşin Şarkısı
Ateşin ŞarkısıTess Gerritsen · Martı Yayınları · 20163,141 okunma
Reklam
Trobadour ve Trovere'ler
"12. ve 13.yy.da fransa’da yaşamış lirik şairler ve şair müzisyenlerin genel isimleri. bu şair ve müzisyenler almanyada minnesanger ve meistersanger, fransa’da jongleur ve menestrel gibi adlar da alırlar. troubadourlar fransa’nın güneyinde yaşamış ve provencal dilinde (langue d’oc) eserler yaratmışlardır. trovereler ise fransa’nın kuzeyinde
104 syf.
9/10 puan verdi
Boris Vian hangisi aslında? Mezarlarınıza tüküreceğimin psikopat yazarı mı? Dünyanın en güzel aşk hikayelerinden birinin yaratıcısı mı? Kızıl otdaki manyak zeka mı yoksa? Boris Vian'ın kısa hayatı üzerine verilen binlerce eser, harcanan yüzlerce yaşam var. Ama bu kitap, daha doğrusu oyun bir ipucu veriyor, bu sair, yazar, tiyatro yazarı, muzisyen, muhendis, ressam, elestirmen, yani herşey olan adam hakkında. Evet antimilitarist, evet anarşist, evet oldukça zeki bir insan; ama bunların çok ötesinde saçma. Saçma olmak için doğmuş birisi Boris Vian, her eserinde bir parça da olsa görebiliyoruz bunu. Kitabın ismi daha en başta dikkatinizi çekiyor. Oyun boyunca bir Almanları, bir Amerikanları , bir Rusları görüyorsunuz ama gerçek kasabın kim olduğunu anlamıyorsunuz. İkinci dünya savaşında Alman işgalini bir de Boris Vian'ın gözünden izliyorsunuz. Belki çoğu kimsenin komik bile bulmayacağı bir oyun bu. Zaten yazıldığında sergilenecek sahne bile bulamamış. Neyse saçma şeylerle uğraşmak istemiyorsanız, okumanıza /izlemenize de gerek yok. Benim gibi olan diğer güruh zaten haberdardır.
Kasaplığın Elkitabı
Kasaplığın ElkitabıBoris Vian · 9789757468172 · 200822 okunma
330 syf.
6/10 puan verdi
·
4 günde okudu
Livaneli'nin en çok satan kitaplarından biri olan Kardeşimin Hikayesi öngörülemeyen sonu, dilinin yalınlığı ve sürükleyiciliği ile aklımda kalacak bir roman. Ancak bende içime sindiremediğim ve tam da adını koyamadığım bir terslik hissi yarattı. Şöyle ki; Anlatıcı ve ana karakter olan Ahmet Arslan insanlardan kendini soyutlamış, her bir köşesi
Kardeşimin Hikayesi
Kardeşimin HikayesiZülfü Livaneli · Doğan Kitap · 2019105,3bin okunma
168 syf.
·
Puan vermedi
·
23 saatte okudu
Otomatik Portakalı okuduktan sonra internette kitap ve yazarı hakkında bulduğum ilginç bilgileri aynen paylaşmak istiyorum: 1. Anthony Burgess, 1959 yılında konan beyin tümörü teşhisinin ardından bir yıllık ömrünün kaldığını öğrenmiş ve bu süre içerisinde biri Otomatik Portakal olmak üzere toplam beş tane roman yazmıştır. Fakat sonradan teşhisin
Otomatik Portakal
Otomatik PortakalAnthony Burgess · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 200991,9bin okunma
Reklam
816 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
6 günde okudu
813 sayfalık bir Türk filmi okudum diyebilirim. Freeman kalemi diye bir gerçek var. Her kitabın sonunda şok oluyorsun gerçekten. Tahmin edilebilir bir sondu belki ama böylesini beklemiyordum. Kitabı çok sevdim, gayet akıcı bir konusu vardı. Kitapta bulunan karakterlerden Angela bazen beni kızdırsa da sanırım en çok onu sevdim. Ellie hiç bana göre bir karakter değildi ve içten içe onun kötü olmasını istedim.. Konusuna gelirsek, Ellie Almanyada müzisyen babayla büyüyen bir çocukluk geçirir. Babasının en çok istediği şey Ellie'nin opera sanatçısı olmasıdır. Hayat bu yolda ona engeller çıkarır ama o da doğru yolları göremeyen ve hırsı yüzünden hayatının aşkını bile kaybeden bir kişiliğe bürünmeyi tercih eder. Angela nam-ı diğer Penny Bright Londranin havası onun şarkıları ile değişir. Bunlar Angela olduğu dönemdeki hayatını değiştirmesine yetmez. Yaşadığı saldırı sonrasında kendini sakinleştiricilere bağımlı halde bulur. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Bu iki kadının hayatı şarkılar ile kesişir, gerçekler geç de olsa gün yüzüne çıkacaktır.
Esir Şarkılar Vadisi
Esir Şarkılar VadisiKimberley Freeman · Arkadya Yayınları · 2017862 okunma
704 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
25 saatte okudu
Azra Kohen‘in 3. Kitabı olan Pi, Fi’nin devam ve son kitabıdır. Şaşırtıcı kitabımız bu son kitap ile sona ermektedir. Muhteşem bir seriydi. kesinlikle okumanızı tavsiye ediyorum. Can'ın sırları iyice ortaya çıkıyor. Özge gerçeklerin peşini bırakmıyor ve darbe isimli bir dergi yayınlayarak olanları anlatmaya başlıyor. Sadık Murat Kolhan ise Özge’yi korumaya çalışsa da artık bunu yapamayacağını fark edip kaçıyor. Ada ünlü bir müzisyen oluyor fakat kokain kullanmaya devam ediyor ve bu toz onun sonunu getiriyor. Bilge ise Ali ile bir ilişki yaşamaya başlıyor. Fakat bu ilişki uzun sürmüyor. Bu sırada Can Duru’nun gidişi ile oldukça kahrolur ve kendine bir türlü gelmez. Geçmişte Can’a ilgi duyan Bilge ona yardım etmeye karar veriyor ve Can aslında gerçek aşkın bilge de olduğuna karar veriyor. Çift kısa bir süre sonra evleniyor. Fakat Duru geri dönüyor gene olaylar karışıyor. Duru’nun geri dönüşü ile Can tekrar Duru için bir gösteri merkezi açmaya karar veriyor. Bu durumu gören Bilge Can’dan ayrılıyor. Kısa süre sonra Duru Can’a söylediği bir sözden dolayı Can kıza zarar veriyor ve kızdan ayrılıyor. Bu sırada Can’ı akıl hastanesine kapatmak için Bilge ve Özge bir plan ortaya koyuyorlar ve sonunda Can hak ettiği yere gidiyor. Ali'nin Bilge'yle beraber olmasıyla sonlanıyor.
Pi
PiAkilah Azra Kohen · Destek Yayınları · 201513,8bin okunma
502 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.