Cahit Zarifoğlu
Yedi Guzel Adam
Cahit Zarifoğlu
I.
Bu insanlar dev midir
Yatak görmemiş gövde midirBir yara açar boyunlarında
Kolkola durup bağırdıklarında-Ya kurbanın olam
Dağlar önüme durmuş
Ki dağlanamÇekip pırıl pırıl mavzerler çıkardılar oyluk etlerinden
Durdular ite çakala karşı yarin kapısında1.Yedi adam biri bir gün
bir kan
Öncelikle şunu söylemeliyim ki hiç bir kitabı dışına bakıp önyargı ile sıkıcılığına kanaat getirmeden kitabın arkasında bulunan özetlere göz atmanızı isterim, bu kitap da benim için yıllardır rafa kaldırıp okumadığım bir kitaptı ve buradaki güzel yorumlar neticesinde okumaya karar verdim. Teşekkürler 1K.
İnsan bir resime aşık olabilir miydi? Gerçekte olduğu meçhul bir kadına nasıl aşık olunabilirdi? Belki de bunca yıllık hayatında hep kafasında beliren bir kadın figürüydü ve bu etkilemişti Raif'i... Aşıktı... Kürk Mantolu Madonna portresine...
Tesadüf ya da tevafuk üzerine desem daha doğru olur ;karşısına çıkmıştı, evet o Kürk Mantolu Madonna'nın ta kendisiydi...gerçekti...
Belki bizlerde tutkularımızın peşinden gitmeliyiz, hislerimize güvenmeliyiz,belki de bizi değerli hissettirecek olan hatta ve hatta insan olduğumuzu hatırlatacak olan kişilerle denk gelmedik. Tüm bunlarla beraber mevkii makam çatışmasına da yer vermiş yazar. Okunmaya değer bir yapıt.
İlk romanı olmasına rağmen bence anlatmak istediğini istediği gibi anlatmayı başarmış. Çocukluğun; yaşamın başlangıcı olan çocukluğun aslında hiç bitmeyen ve dönüp dolaşıp ona çıktığımızı anlatmış. Ben burda biraz kendime pay çıkararak yaklaşmak istiyorum. Fizyoterapi lisans öğrencisiyim ve eğitimim boyunca öğrendiğim şu oluyor bir hastaya
Siyah Gençlik: Kankaa! Yeni bir yer patlamış, sorma. Herkes oraya gidiyor. Biz de hemen gitmeliyiz. Bir sürü fotoğraf çekiniriz. Hem de profillik...
Beyaz Gençlik: Arkadaşı nasıl bilirdiniz? -İyi poz verirdi kendisi.
Bir ağustos günü bir adam ortadan kayboldu ve bir daha kendisinden haber alınamadı.
Kitap üç bölümden oluşuyor. Ikıncı ve üçüncü bölümde adamın ağzından başına gelenleri okuyoruz.
Enteresan bir kitap. Zaten bu Japon yazarlar bir değişik. Yukio Misima da ,Natsume Soseki de zira öyleydi. Popüler yazar Murakami de aynı şekilde. Farklı teknikleri hayatı farklı biçimlerde yorumlayislari mevzu bahis. Hepsinde de biraz Marguez gibi büyülü gercekcilik, Kafkaesk bir anlatım var.Bilincakisi,varoluşçuluk yine bu kitapta yer alan anlatım biçimleri.
Nerede,nasıl yaşarsan yaşa aslında hepimiz sonuç itibariyle aynı şeyi yapıyoruz. Insanın hayatta kalabilmesi için yapması gerekenler belli. O yüzden zorlamayıp kendimizi bir kum gibi akışa kaptırıp gitmeliyiz diyor yazar.
Not:Klostrofobisi olan kitabi okurken zorlanabilir. Bende olmamasına rağmen üstüme tonlarca kum dökülmüş gibi hissettim
"Roman'ın New Paliz'taki dağlarda bir kulübesi var. İlkbaharda
gitmeliyiz."
"Bir çaresine bakacağız. Önce Atlanta'daki bu bokluğun üstesinden
gelelim."
"Babamın senin için doğru adam olduğunu nasıl anladın?"
"Geleceğe baktığımda ben kelimesini kullanmayı bıraktım."
Farkında olsun ya da olmasın, Drew da benim gibi biz demeye alışıyordu.
Yatakta yanıma girdiğinde kollarımı ona sıkıca doladım. Belki, sadece belki, ikimiz de şimdiye kadar doğru kişiyi bulamamıştık...çünkü henüz birbirimizle tanışmamıştık.