264 syf.
8/10 puan verdi
Kaderle Zar Atılmaz, 2012’de piyasaya çıkmış bir roman. Yazarı Alpaslan Akkuş. Kendisi Ankaralı. Ancak daha 11 yaşındayken yatılı olarak Samsun Anadolu Lisesine gelmiş ve ömrünün yedi yılını Samsun’da geçirmiş bir gazeteci. Hatta Samsunspor kitabımıza da bu yılları ile ilgili güzel bir yazı yazmıştı. Bu romanı çok daha önce okumalıydım ancak
Kaderle Zar Atılmaz
Kaderle Zar AtılmazAlpaslan Akkuş · Hayykitap · 201245 okunma
263 syf.
9/10 puan verdi
'Dublörün Dilemması' 2005'te basılmış. Yazarın ilk kitabı. Kitap bittikten sonra bu adam 'çılgın' diyorsunuz. İlginç bir tarzı var. Tarantino filmleri, Fight Club, Matrix gibi bir hikaye. Kendine has bir üslubu var Menteş'in. Zorlamıyor, su gibi akıp gidiyor cümleler -ki aslında zor cümleler. Dublörün Dilemmasının esas oğlanı bir albino. Yani hani şu bembeyaz saçları, kaşları ve ten rengi yüzünden ihtiyarlamış hissi veren hastalığa sahip olan insanlardan birisi; Nuh Tufan. Bir de onun kafayı bilimle yemiş, sıra dışı arkadaşı İbrahim Kurban var tabii. İbrahim, insanları birebir gösteren deri maskelerden yapıyor. Böylece 'aynı anda iki yerde bulunmanız gerekiyorsa bizi arayın!' ilanı ortaya çıkıyor. Sonrasında bu iş için onları tutan Ferruh Ferman ile gizli servis elemanı Habib Hobo da maceraya dahil oluyor. Ama yazar aslında sunuş cümlesinde her şeyi ilan etmişti; Canımın içi, böyle şeyler yalnız romanlarda olur. Cüneyt Arkın / Sıkı Dur Geliyorum 1964...
Dublörün Dilemması
Dublörün DilemmasıMurat Menteş · İletişim Yayınevi · 200515,3bin okunma
Reklam
336 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Herkesin okuyabileceği bir kitap değil bana göre. çünkü bana göre her ne kadar sağlıklı olursa olsun bir insan. bir yerlerde ruh halinde, psikolojisin de bir şeyler vardır ve bu kitabı okuduğunuz anda kendinizi orada yazılmış gibi hissedebilirsiniz.
Bir Psikiyatristin Gizli Defteri
Bir Psikiyatristin Gizli DefteriGary Small · NTV Yayınları · 201630,6bin okunma
344 syf.
·
Puan vermedi
·
25 saatte okudu
Kitapta bilmediğimiz, gizli kalmış, hiçbir yerde yazılmamış şeyler arayanlar yanılır. Yalnız unuttuğumuz ne kadar çok şey olduğunu görebiliyoruz. Akıl almaz kumpaslarla klasörlerce sahte delillerin uydurulmasından, tutuklananların gördükleri muamelelere dek, pek çok skandalın nasıl bir çarkta hazırlanıp topluma kabul ettirildiğini görmek dehşet
Cemaat'in İflası
Cemaat'in İflasıHanefi Avcı · Tekin Yayınevi · 2015236 okunma
77 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
Kitabı tek cümlede özetlemek gerekirse: "Gerçek Islam bu değil." cümlesini kurmak gerekir. Devamlı dalga geçilen, alay etmenin zeka belirtisi sayıldığı günümüzde, bu cümle de o istihzalardan epey bir nasibini alıyor malumunuz. "Ne ulan bu gerçek Islam? O değil, bu değil, hangisi o zaman?" diye soruluyor ya, cevabın bir ucu da bu eser işte! Ali Şeriati'nin bir konferans sırasında sunduğu konuşmanın metni olan bu eser, dini hak din ve şirk dini (bence din değil inanış.) olarak ikiye ayırıyor. Şirk dinini ise baş edilmesi kolay bir din olarak tanımlıyor. Baş edilmesi zor olan ise mızrağının ucuna Kur'an'ı takmış olanların savunduğu gizli şirk imiş. Ne kadar doğru. Birbiriyle savaş halinde olanlar dinsizler ile dindarlar değil hak dinine inananlar ile şirk dinine inananlar. Çünkü dinsiz olan kimseler tarih boyunca hiçbir topluluk kuramamışlar; ekonomik, sosyal hiçbir oluşum gerçekleştirememişler. Tarih boyunca insanlar öyle ya da böyle bir şeye inanmışlar. Evet doğru. Kitabın genel fikrine katılmakla birlikte çevirmenin düştüğü bazı notlar Ali Şeriati hakkındaki olumlu görüşüme gölge düşürdü diyebilirim. Çünkü bazı ayet ve hadisleri çok farklı ve alakasız şekilde dayatmaya çalıştığı çevirmenin notlarıyla anlaşılıyor. Kesin kanaat sahibi olmam için hakkında çok şeyler okumam gerekiyor. Kitabı okumaktan gayet memnunum. Kendisini iyice tanımak için istek oluşturdu bende. Tavsiye ederim.
Dine Karşı Din
Dine Karşı DinAli Şeriati · Fecr Yayınevi · 20133,908 okunma
Çoğu zaman bizi mutlu edeceğine inandığımız hedefler koyarız önümüze; büyük bir şevkle bu hedeflere ulaşmaya çalışırız; mutluluğun sadece bu hedeflere ulaşmaya bağlı olduğunu zannederiz. Oysa ulaşsak da ulaşmasak da bizleri mutsuz eden, mahkûm eden aslında bu hedeflerdir. Hiçbir dönüşü ve sapağı olmayan belli bir yoldan gitmeye zorlarlar bizi. Mutluluğun sadece o yola bağlı olduğuna inanırız. Ondan sonra da manevra yapmak gibi bir amacımız kalmaz; aradaki zamanı bir sürü şeyle doldurmamız gerekir. Peki hedefimize ulaştıktan sonra ne yapacağız? O yüzden düşlerimi gerçekleştirmeye uğraşmaktan vazgeçtim. Düşler sadece başımı yastığa koyduğumda vuku bulan şeyler artık benim için. Jacques Brel’in Avec Elégance [Zarafetle] şarkısında söylediği şu sözler içimi rahatlatıyor: “Büyük şeyler düşlemiyorum artık/Dans eden bir kalbi dinliyorum sadece/Umutsuzum umutsuz olmasına/Ama zarafetle”. Hiçbir zaman hayalini kurmadığım, isteyerek değil tamamen tesadüf eseri bulduğum bir yerde kalbimin sesini dinleyerek gündüz düşlerine dalıyorum artık. Burayı sorgulamıyorum, buradan bir şey beklemiyor, talep etmiyorum. Buna karşılık o da benden bir şey beklemiyor. Bir şekilde kendiliğinden anlaşıyoruz, tıpkı Gribouille ile anlaştığım gibi. Aramızdaki gizli anlaşma, başarımızın gizli hikâyesi de işte burada -zarafetimizde- yatıyor.
Reklam
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.