dön kadınım dön...
geri dön ansızın
“sensiz tadı yok ne baharın, ne kışın, ne de yazın
dört mevsim seni bekler...perme-perişan ayvazın
dön kadınım dön...
dön ansızın yeter ki dön...
güneşim ol harında yanayım
depremim ol göçük altında kalayım denizim ol dalganda boğulayım öderim ben ihanetin kefaretini yeter ki gel...kurbanın olayım
bir çığ
Yahu kadın!
Ben seni darmadağın seviyorum,
nedir bu derli toplu olacağım derdi?
Saçın dağınıkmış,
üstün başın berbatmış,
yüzün, gözlerin yorgunmuş,
bunlardan bana ne?
Geceler boyu yüzüme gözüme bulaşan başkası sanki!
Ben seni, benim dağınıklığıma
karışasın diye sevdim...
Hangi ağacın bir diğerine karışmış
kökleri düzgün ki?
Hangi dağ bir öbürünün hizasında?
Hangi göl kıvrım kıvrım değil?
Hangi bulut öyle?..
Onlar kadar dağınık,
onlar kadar güzelsin diyorum,
uzayan gölgem ol,
karanlığınla bile dokun yeter diyorum,
dinletemiyorum!
“Egoist bir biçimde ayrı duran ve göğe yükselen yalnız bir köknar ağacı gibi ayaktayım, gölgem yok, ve yalnızca orman kumrusu kuruyor dallarımda yuvasını."