Çehov’dan Aile Kavramına ve Evlilik Kurumuna Dair Bir Novella: Üç Yıl
“Âşık olursanız acı çekersiniz.” (Sayfa 12)
Rus edebiyatının en büyük isimlerinden biri olan 
Anton Çehov, öyküleriyle dünya edebiyatında eşsiz bir yere sahiptir. Kısa sayılabilecek yaşantısında üretkenliğiyle dikkat çeken yazar, roman türüne uzak olmasına rağmen, oyunları, kısa öyküleri ve novellalarıyla adından söz ettirmiş ve ardında bıraktığı eserleriyle kendisini ölümsüzleştirmiştir.
Rus edebiyatında “gerçekçilik akımı”nın önemli temsilcilerinden olan Çehov, Latin ve Yunan klasiklerine dayalı bir eğitim görerek edebiyat alanında uzmanlaşmıştır. Edebiyatçı kimliğine ek olarak kendisi aynı zamanda bir tıp doktorudur ve tıpkı meslekdaşı 
Mihail Bulgakov gibi her iki alanda da saygın biridir.
Altıncı Koğuş, 
Bozkır, 
Kara Keşiş, 
Mujikler gibi novellaları, 
Vanya Dayı, 
Martı, 
Üç Kız Kardeş, 
Vişne Bahçesi, 
Ayı gibi oyunlarıyla Rus toplumuna ve yaşantısına dair başarılı yorumları, tespitleri, eleştirileriyle kaleminin gücünü hissettiren Çehov’un bir diğer novellası ise Üç Yıl’dır. Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları’ndaki Rusça aslından yapılan çevirisi ise 
Yulva Muhurçişi’ye aittir.
“…başından ne kadar çok şey geçtiğini, bütün bu zaman boyunca ne kadar çok acı çektiğini, birisi hayatını betimleyip kağıda dökecek olsa, çok acınası bir hikâyenin ortaya çıkacağını düşünüyordu.”
Çehov eserleri Rusya’da geçse de aslında o öyküleriyle bütün bir insanlığı ilgilendiren meselelere parmak basmaktadır. Üç Yıl’da işlediği ana tema ise evlilik kurumunun insana getirdikleri ve götürdükleridir. Son derece sade bir üslupla kurguladığı öyküsünde aşk ve sevgi gibi kavramları da işliyor Çehov ve iki insanın aralarındaki ilişkinin “üç yıl”a yayılan yolculuğunun izini sürüyor.
Taşrada başlayan öykümüz, büyük bir şehre, Moskova’ya uzanıyor. Küçüklüğünde çeşitli sorunlarla boğuşan ve zenginliğine rağmen hayatta bir türlü mutluluğu yakalayamamış olan Laptev isimli bir genç öykünün ana karakteri. Ablası Nina Fyodorovna’nın hastalığı sebebiyle yanında bulunup ona destek olan Laptev, ablasının doktoru Sergey Borisıç’ın kızı Yulia Sergeyevna’ya aşık olur ve lafı hiç dolandırmadan karşısına geçip aşkını itiraf eder.
Yulia Sergeyevna ise novellanın diğer ana karakteridir. 21 yaşındaki kadın bu yaşına dek evlenemediği için mutsuzdur. Laptev dış görünüş olarak ona asla çekici gelmemektedir fakat buna rağmen başka bir talip gelmeyeceğini düşünerek kısa bir süre sonra evlilik teklifini kabul etmeye karar verir.
“Yine de aşk olmadan yaşamak güzel bir şey değil,” dedi. “Sürekli aşk aşk hakkında konuşuyoruz, bir şeyler okuyoruz lakin sevmeye gelince az seviyoruz. Bu gerçekten güzel bir durum değil.”
Asıl öykü ise bu noktadan sonra başlar. Karakterler arasındaki ilişkiler ve psikolojileri Çehov tarafından başarılı bir şekilde resmedilir. Evlilik kurumunu masaya yatıran yazar, bu kurumun sevgiye, aşka dair bir kurum mu olduğu yoksa zorunluluklar üzerine mi kurulduğunu tespit etmeye çalışır. Aşık olmadan evlenilirse ne olur? Aşk olmadan da evlilik olur mu? Sevgi ve saygı zamanla aşka dönüşebilir mi? Evlilik olmadan İki insan arasındaki ilişki nereye varabilir? gibi sorular zihnimizi meşgul ediyor ve yazar hiçbirine net cevap vermeyerek cevapları okura bırakıyor.
Bir insanın her şeye sahip olsa bile mutsuz olabileceği bir gerçektir. Laptev’in hayatı da tam olarak bu doğrultuda ilerler ve aşkı bulma ve mutlu olma çabası takdire değer zira “zamanı ve mekânı aşabilen tek şey sevgidir” belki de.
Öyküsünü anlatırken 
Aleksandr Puşkin, 
Mihail Yuryeviç Lermontov, 
Lev Tolstoy, 
Johann Wolfgang Von Goethe ve 
William Shakespeare gibi büyük ustaları da anmayı ihmal etmiyor Çehov.
Keyifli okumalar dilerim.
“Kendi mutluluğuna dair bütün umutlarını bir kenara bırakması; istekleri, umutları olmadan yaşaması, hayal kurmaması, beklentiye girmemesi gerekiyordu.”
··
2.832 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.