Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

120 syf.
·
Puan vermedi
·
5 günde okudu
Ön bilgi notu için: #132852573
Platon (Eflatun)
Platon (Eflatun)
’dan sonra
Aristoteles
Aristoteles
okuma serüvenimizin de sonuna gelmiş bulunmaktayız. Sırada Helenistik Felsefe var. Dolayısıyla sabırsızlık ve büyük bir merakla yolculuğa devam. Nitekim yolumuz uzun, bir o kadar da zengin. İncelememize gelecek olursak: Aristoteles, astronomi, fizik, felsefe, mantık ve diğer pek çok ilmî ve fennî disiplinler ile alakadar olup, şüphesiz dünyaya damgasını vurmuş sayılı düşünürlerden biridir. M.Ö. 4. Yüzyılda Stageira’da doğmuş ve Makedonya Kralı II. Amintas’ın hekimi olan, Nikomakhos’un oğludur kendisi. Çok genç yaşta Platon’un Atina’da bulunan akademisine girebilmiş ve en gözde talebesi olabilmiştir. Çok okuyan ve araştıran Aristo, süratli bir şekilde Akademia’daki öğretilerde kendisinin de payı olmaya başlamıştır. Hemen hemen birçok konu ile ilgilenip, disiplinleri sistematik hale getirmeye çalışmıştır. Kaldı ki Antik Çağ’da felsefeyi sistematik hale getiren 2. İsim olarak da atfedilmektedir tarihsel süreçte. Hocası olan Platon’a karşın derin bir saygı ve bağı bulunmasına rağmen, birçok konuda öne sürdükleri fikirlerde ise ters düştükleri de olmuştur. İşbu “Hocam seni severim ancak hakikati daha çok!” Düşüncesi hasebiyle yolu koyulmuş bir kişiliktir. Nitekim ondan da bu beklenirdi. Gel zaman git zaman Platon öldükten sonra Akademia’nın başına yeğeni Speusippos’un getirilmesiyle de Aristoteles’in kırgınlıklar içerisinde Akademia’yı terk edip, zamanla kendi okulu olan Lykeion (Lise)’yi açarak çalışmalarına zihne ve yürüyerek ders işlemesi bakımından bedene hitap eden, tesirli üslupları ile de yepyeni bir eğitim sisteminin de temelini atmıştı kendi çapında o dönemde. Bilhassa o zamanın Makedonya Kralı olan Philippos’un oğlu ve tarihin en başarılı kral ve komutanlarından biri olarak Büyük İskender’in eğitimiyle de ilgilenmiştir. Bilâhare İskenderin ölümüyle beraber Atina halkın Aristo’ya ikinci bir Sokrates idamı olayı yaşatma girişimleri başlar. Ancak Aristoteles aynı şeye maruz kalmaktansa Atina’yı terk eder. Nitekim bununla da Atinalıların felsefeye olabilecek ikinci bir suçun da önüne geçerek, imkan vermemiştir. M.Ö. 322’ye geldiğimizde ise büyük filozof Aristoteles altmış üç yaşında, dünyaya düşünce ve birçok hususta miras bırakarak dünyaya gözlerini kapadı… Eserlerine gelecek olursak:
Poetika
Poetika
eserinden başlayacak olursak, kendisinin tarihte belki de sanat ve estetiğe dair ilk ve çok mühim konuları, kuramları, içerik ve üslupları işlediğini görürüz. Bir edebiyatçıdan tutun da şairine dek hemen hemen çoğunun Aristo’nun bu kitapta konusunu ettiği üsluplara farkında olmaksızın, başvurdukları ve daima kullandıkları bilinmektedir. Ardından tragedyalara ve destanlara değinen Aristo, ikisi arasında benzerlik ve farklılıklara dikkatleri çekerek sentezlemeye çalıştığını görmekteyiz. Felsefe terminolojisine ilave olan “Katharsis”in de burda geçtiği ve tragedyaların bireyler üzerindeki tesirini anlatmaya çalışmıştır filozofumuz. Bununla da ruhun arınmasının gerçekleştiğini ve pozitif enerjilerin yurttaşlar üzerinde olabileceğini aktarmıştır. Pek tabiî bu kavram gelecek tarihte birçok farklı disiplin tarafından da kullanılmıştır. Örneğin Psikanaliz’den
Sigmund Freud
Sigmund Freud
direk olarak Poetika’ya atıfta bulunarak irdeleyip, kendi teorisini inşa etmiştir. Gel gelelim Atina’nın siyasi geçmişi üzerinden inceleme yaptığı ve o dönemin yönetim şekillerine ve hükümdarlarına dek kendi siyasi düşünce serüvenine atılıp,
Atinalıların Devleti
Atinalıların Devleti
adlı eserine. Aristo, yöneticilerin yaptıkları idari ve siyasi adımlarını başta olmak üzere, yapılan muharebeler, yurttaşların yaşam tarzları ve hayatlarında bulunan rejimlerin getirdiği koşullar ve de iş bölümü gibi unsurların da konusu edildiği, tarihi değer olmakla beraber irdelediği siyasi düşüncesiyle de felsefi değer içeren bir eser olup, süregelmiştir günümüze dek. Nitekim eserde de anlaşıldığı üzere, daima yönetim değişikliklerine maruz kalınan bir devlet olduğu ve bunun ise epeyce devleti yıprattığı görülmektedir. Bilhassa rejim değişikliklerin yani oligarşi, monarşi aristokrasi gibi değişimlerin olduğu ve bu durumun ise devleti zayıflatmaya dek gittiği bilinmektedir. O zamanın devlet adamı, şairi ve bu kitapta de sözlerine, yaşadıklarına çokça yer verildiği
Solon
Solon
’nun bir sözüyle de sonlandıralım: “Sizler (zenginler), bütün iyi şeyleri bıkıncaya kadar bol bol tatmış olan sizler, taşkın yüreğinizi yatıştırın. Ölçüsüz düşüncelerinize, dileklerinize gereken sınırları çekin. Çünkü biz her şeye evet demeyeceğiz, sizin her dilediğiniz olmayacak.” Ve Aristoteles’in en çok bilinen ve de etik 3’lemesinden biri olan eserlerinden
Nikomakhos'a Etik
Nikomakhos'a Etik
adlı eserindeyiz. Diğer eserlerine göre daha bir açık ve sade dil kullanmıştır. Öncelikle dikkatimi çeken hususlardan birinin iyiliğin, iyinin gayesinin ne olduğu, mutluluk ve ona giden yolların tarifi, kişilik ve erdemli insan olabilmenin kriterleri üzerinde durması bakımından,
Friedrich Nietzsche
Friedrich Nietzsche
’nin “Üst İnsan” formu aklıma gelmiştir ve benzerliklerin olduğunu, daha doğrusu Nietzsche’nin Aristo ve Platon olmak üzere birçok düşünürün de buna dair fikirlerini referans alarak teorisini öne sürdüğünün saptamasını yapmak kaçınılmaz neticedir. Bununla birlikte Platon’u da işlediği bu konular üzerinden eleştirmeden de geçmemektedir. Kısaca bir doktorun, kalkıp tek tek bireyleri sağlığına kavuşturmaya gayret eder, gidip de bireylerin de üstünde olan herhangi bir insan ideası ile ilgilenmez, yani insandan bağımsız bir ideadan bahsedilemeyeceğinin savını ortaya atar Aristo. Nitekim diğer pek çok eserinde de göndermeler yaptığı da görülmektedir. Ardından bizzat mutluluk kavramını merkeze alarak, salt mutluluğun istenmesi adına mücadele edildiğini ve mutluluğun yerine başka hiçbir şeyin konumlandırarak, elde etme gayreti içerisine girilmeyecek kadar bağımsız bir şey olduğuna değinir. Pek tabiî bu eser siyaset düşüncelerinden de ipuçları da verdiği bir gerçektir ve mutluluk tümelinin arayışının esas itibariyle, topyekûn bir kentte bulunan tüm yurttaşların ortak gaye ve arayışının olduğu çıkarımını da yapabiliriz. Öte yandan İslam filozofu olan
Farabi
Farabi
’nin de bizzat Platon ve Aristoteles’in siyaset düşüncelerinden faydalanarak, “el-Medinetü'l Fazıla” yani
İdeal Devlet
İdeal Devlet
modelini de şekillendirip, toplumdan izale edilmiş bireyin mutlu olmayacağı ve toplumsuz hiçbir şeyin yolunda gitmeyeceğinin ve daha birçok meselenin de işlendiğini irdelemekteyiz. Nihayetinde M.Ö. 4. Yüzyıldan bizlere bu kitaptan Aristo aynen şöyle seslenmektedir: “İnsanlar ne zaman ki eylemleri ve sözleri arasında çelişki yaratmazlar, işte o zaman karşılarındaki insanlarda güven duygusu oluştururlar.” Bambaşka konuların işlendiği
Retorik
Retorik
adlı eserine gelmiş bulunmaktayız. Platon’nun
Phaidros
Phaidros
ve
Gorgias
Gorgias
adlı iki eserinde rast geldiğimiz üzere retoriğe dair birçok terim kullanılmıştır. Bu terimleri ise Aristo, sentezleyerek kendi düşünce dünyası ile de çözümlemiştir. Retoriğe çok büyük bir önem atfeden Aristo, bir de onu bilimin zorunlu ters yüzü olarak da tanımladığı olmuştur. Nitekim filozofa göre retorik, inandırma yöntemlerini kullanma sanatıdır. Bu öyle bir inandırma sanatıdır ki her hususta bunu elde edebilirliğin yöntemlerini içerir. Bahusus her insan mutlaka bir noktaya dek istifade etmiştir bu sanattan. Yöntem demişken yüzeysel tanımlamalar yapmamız gerekirse, konuşan kimsenin güvenilir ve inandırıcı biri olarak tanıtmasına “Ethos”, mantık içeren savlara sahip olmasına “Logus” ve dinleyiciler üzerinde hisler uyandırılmasına da “Pathos” diye tanımlayıp, detaylara girip oradan da örnekler verdiğine kitapta şahit olmaktayız. “Aklı başında bir insan için yanlış yapmak yerine acı çekmek daha tercih edilir bir şey olacaktır.” Atinalıların Devleti adlı siyasi eserinden sonra şimdi de üzerine sayısız makaleler ve incelemeler yazılmış olan
Politika
Politika
adlı eserindeyiz. Yukarıda da değindiğimiz üzere yurttaşların bir arada olup, mutluluk tümeline karşı arayış içinde olmasını savunmaktadır Aristoteles. Nitekim erdemi el üstünde tutan Platon’dan sonra Aristo da erdeme ulaşanın zaten zenginliğin de gerçek manada ondan sonra geleceğini söyler. Manevî yatırımlar ne kadar çok olursa, o denli de mutluluk derecesine sahip olunur. Dolayısıyla iyi fiillerde noksan olan yurttaşlar ve kentler mutlu olamazlar. Bilhassa eylemsiz bilgiden kaçınılması gerektiğine vurgu yapan filozof, mutluluğun yegâne kaynağının ise yine eylemden geldiğini belirtir. Eserinde kent yaşımı olmak üzere, ölçülülük esasına uygun olarak da nüfus oranın kontrol edilmesi, kontrollü nüfusta becerikli kimselerin de ortaya kolaylıkla çıkabileceğinin çıkarımını, eğitimde fiziksel eğitimlerin yanında müzikten anlama ve resim gibi sanatlara da yer verilmesi gerektiğine, mülkiyet konusunun işlendiği ve ekonomide faizin tabiata karşı bir eylem olduğu, kentte bulunan hiç kimsenin yoksullaşmaması adına adımların atılmasına, adaletin devletin temeli olarak görülüp tüm yurttaşların faydasına kararlar verebilen merciî olarak görülmesine, aile biriminin Aristo’da ehemmiyet kazanması ve de çeşitli rejimlerin hangisinin ne gibi durumlarda iyi veya kötü oluşuna dek konuların işlendiğini görmekteyiz. “Yasalar yönetmeli ve yöneticiler de bunu uygulamalı, işte o zaman anayasa var demektir.” Şimdi de zihinleri soyutsal aleme çevirtmemizi bekleyeceği ve tarihsel süreçte birçok felsefik akımlara tesir eden eseri olan
Metafizik
Metafizik
’yiz. İşbu esere başlamadan önce Antik Çağ felsefesine hakim olmanın mühim olduğu da bir gerçektir. Keza bu kitap üzerine yazılmış birkaç makale de okunmasında fayda vardır. Bilhassa anlaşılması en güç eserlerinden biridir Aristo’nun bu eseri. Felsefe okumalarında yol kat eden kimselerin dahi yer yer zorlandığı bilinmektedir ki buna ben de dahilimdir. Nitekim dönüp, tekrar okuyacağımın notunu buraya da düşmek isterim. İçeriğine kısaca değinmek gerekirse, başlıca konusu “Varlık”tır ve buna dair sorulabilecek bir soruyu sorup, tümdengelim ve tümevarım yöntemleriyle irdelediğini görmekteyiz. Fizik ötesi araştırmaları genel olarak eserin tamamını kapsamasıyla beraber, teklik-çokluk, iyi-kötü, hareket, erek, form, işlev ve geçmiş filozofların çıkarımları üzerinden yaptığı sentezlemelerle beraber hocasının “İdeal” modelini de katı bir şekilde eleştirip, temellendirdiği görülmektedir. “Sadece görüşlerini paylaştığımız kişilere değil, daha yüzeysel görüşler ileri sürmüş olan insanlara da minnettar olmamız gerekir. Çünkü onlar da düşünme yetimizi geliştirmek suretiyle bize yardımda bulunmuşlardır.” Organon adlı mantık kitabının içeriğindeki 6 bölümden oluşan,
Organon 1 - Kategoryalar
Organon 1 - Kategoryalar
,
Organon 2 - Önerme
Organon 2 - Önerme
,
Organon 3 - Birinci Analitikler
Organon 3 - Birinci Analitikler
,
İkinci Çözümlemeler
İkinci Çözümlemeler
,
Organon 5 - Topikler
Organon 5 - Topikler
ve
Organon 6 - Sofistçe Çürütmeler
Organon 6 - Sofistçe Çürütmeler
adlı kitaplaşmış eserlerine baktığımızda ise, Aristoteles’in bakış açısından baktığımızda mantık, müstakil bir bilim değildir. Ancak “Analitik Bilim” olarak atfedilir. Dolayısıyla Birinci Analitikler ve İkinci Analitikler eserleri de bu kavramı bizlere açıklamaktadır. Nitekim baktığımızda Organon kitabının bir metodoloji müzakeresi arz ettiğini, mamafih felsefe ve bazı disiplinler için de bir alet olarak kavrayabiliriz. Kategoriler bölümüne baktığımızda mantıksal pasajların aksine fizik ötesi konular işlenmektedir. Sofistik Çürütmeler ve Topikler kısmı ise diyalektik akıl yürütmeleri ki daha çok genel kabul edilen fikirlerden yola çıkılarak ortaya atılan akıl yürütmeler çıkarımlarını içermektedir. Önerme bölümünün ise daha çok Topikler’de öne dile getirilen savların devamı ve temellendirilmesi üzerinde irdelendiğini ve son olarak Birinci ve İkinci Analitikler de ise filozofumuzun mantığa dair en sağlam şekle büründüğüne inandığı şekliyle fikirleri yer almaktadır. “Her bilgine her soruyu yöneltmemek gerekir, bilgin de sınırlı bilgisinin dışında kalan konulara ilişkin tüm soruları yanıtlamamalıdır.” Geldik mi insan için değer vermesi gereken asıl durak olan “Ruh”a. Öyle ya hem filozoflar hem âlimler hem de peygamberler ehemmiyetle üzerinde durup, telkinlerde bulunmuşlardır. Nitekim
Muhammed İkbal
Muhammed İkbal
,
Esrar ve Rumuz
Esrar ve Rumuz
adlı eserinde de aynen şöyle dediğini görüp, tokat yemişe döneriz ya hani: “Hayvan gibi yiyip yan gelmenin ne faydası var? Eğer benliğin kuvvetli değilse dünyaya niçin geldin?” Dedikten sonra Aristoteles’in
Ruh Üzerine
Ruh Üzerine
adlı eserine uzanabiliriz. Ruh unsuruna dair görüşlerini belirtmeden evvel Aristo’nun anlatım tekniklerinden biri olan geçmiş düşünürlerin saptamalarına yer vermeyle başlayıp, ardından savlarını ortaya attığını görmekteyiz. Kitaptaki kimi tanımlara yer vermek gerekirse,
Demokritos
Demokritos
’un ruh anlayışı bir ateştir,
Diyojen
Diyojen
’in ruhu hava,
Herakleitos
Herakleitos
’un ruhu ilke,
Ephesoslu Hipponaks
Ephesoslu Hipponaks
’un ruhu su diye aktardıktan sonra koyulur ruhu tanımlamaya Aristo ve der ki: “Madde bir güç, biçim ise bir yetkinlik. Ama yetkinlik iki anlamlı: Bir anlamı bilgi gibi, bir anlamı ise bilgiyi kullanmak gibi. O halde zorunlu olarak ruh yaşama gücüne sahip doğal bir cismin biçimi anlamında varlıktır. Varlık ise bir yetkinliktir. O halde ruh böyle bir cismin yetkinliğidir…” Ve anlamaya çalışırken beni sembolik ve zorlayıcı diliyle yoran ikinci bir eseri olan
Fizik
Fizik
kitabındayız. Örneğin devinmek ve uyumlu terimlerinin çok ve hatta bu kelimelerin aynı cümlede defalarca kullanılarak, tanımlamalar yapıldığını dahi okurken benim beyin yandı. Dolayısıyla zorladığı anlarda ara verip, daha sonra daha iyi bir odaklanma ile tekrardan kalınan yerden devam edilmelidir. Eserde ele aldığı birden fazla teorisinin her ne kadar tarihsel süreçte antitezlerin ortaya çıkıp, kabul olduğu görülse de nihayetinde bilimde doğrulanabilirlik ve yanlışlanabirlik diye ilkeler benimsenmektedir. Hem fizik biliminde hata etmekten çekinmeksizin üretmek esastır. Zira hatalar elbet doğruya da er ya da geç evrilir. “Kişi ruhunu dinginleştirmesi ve sağlamlaştırması ile ‘bilgili’, ‘aklı başında’ olur. Kimse uyurken uyanan, sarhoşken ayılan ya da hastayken iyileşen gibi, bilgisizken bilgili olmaz.” Her dönem ve ülkede en önemli olgu olarak karşımıza neler çıkıyor? Gibi sorulara karşın şüphesiz ilk 3’e ekonomi olgusunun yer alacağı ortadadır. Dolayısıyla birçok konuyu ele alan Aristo,
Ekonomi
Ekonomi
adlı eseriyle de daha da özel olarak incelediğini görmekteyiz. Tabi ekonomi derken yönetim de doğrudan ortaya çıkıyor. Dolayısıyla devlet yönetimine dair bazı pasajlar verip, kullanılabilecek ekonomik şekillerine de değinip, ev yönetimine de uzanıp ekonominin ev içinde de nasıl sağlanabileceğine dair bilgilerin aktarıldığına rast gelmekteyiz. “En fazla dikkat edilmesi gereken nokta harcamanın gelirlerden fazla olmamasıdır.” Ahlak kitabını oluşturan diğer bir eseri olan
Magna Moralia
Magna Moralia
’dayız. Bu kitabı tek kelime ile özetle bize derseniz, “Ölçülülük” derim. Nitekim her şeyin ortasının etik olanın olduğuna dair savını ortaya atmaktadır büyük filozof. Eserde esasında niteliklerin detaylarına epeyce girdiğini de söylemem gerekiyor. Hem değil midir ki detaylarda gizlidir cevaplar. Bu ilke hasebiyle Aristo derine inmekten geri durmayıp, madencilik yapmaya devam etmiştir. Erdeme uygun olan ve olmayan şeyler başta olmak üzere, sevmenin mi yoksa sevilmenin mi daha iyi olduğuna,
Sokrates
Sokrates
’in bilenin birinin kötülük de yapmayacağı tezine karşı gelerek; kendine hakim olmayan birinin olabileceği gerçeğini ıskaladığını ve dolayısıyla kötü olduğunu bile bile kötüyü tutkuları ve diğer olgularından ötürü seçen olabileceğini, şaklabanlık ve hödüklüğün ortası olan şakadan anlayan kimseler gibi olmak gerektiğini, kendini bir şey sanmakla alçakgönüllülüğün ortası olan yüce gönüllüğe erişmek gibi nice bir çok orta niteliği, yegâne etik gayelerimiz olarak atfetmek gerektiğini belirterek tanımlamalarına devam eder. Binaenaleyh her şeyin aşırısı veya yoksunluğu kaosu beraberinde getirir. “Nitekim adaletin ne olduğunu bilen herkes tam anlamıyla adil değildir.” Bir diğer ahlak kitabı olan
Eudemos'a Etik
Eudemos'a Etik
’te ise mutluluğun ne ve nasıl elde edilebileceğine dair fikirler öne sürerken, diğer yandan ise düşünce ve karakter erdemlerinden bahseder ve bunlar ne tür kimselerde bulunabileceğini, nasıl elde edilebileceğine karşın yöntemler öne sürer. Etik içerisinde yer alan haz, yiğitlik ve dostluk gibi kavramlar üzerinde de epeyce durup, daha önce de dediğimiz gibi detaylıca inceleyip tezlerini öne sürmüştür. “İyi kişi hep aynıdır, karakteri değişmez; kötü ve ölçüsüz kişi sabah başka akşam başkadır.” Fizik eserinde yer alan bazı kavramları tekrardan ele alıp irdelediği eser olan
Gökyüzü Üzerine
Gökyüzü Üzerine
baktığımızda ise olanak, cisim, araz, devinim, boşluk, hareket ve zaman gibi terimler karşımıza çıkmaktadır. Bilhassa devinim fizik eserinde kitabın 3’te 1’ni kaplayan bir kavram idi. Şunu da belirtmek gerekir ki Aristo’ya ait olmayan bölümlerin de olabileceği de bilinmelidir. Nitekim bununla alakalı hâlen süregelen çalışmalar devam etmektedir. “Hakikatten küçük bir sapma bile yolun sonunda bizi hakikatin çok çok uzağına taşır.” Sona doğru yaklaşıyoruz ve Aristoteles’in
Yorum Üzerine
Yorum Üzerine
adlı çalışmasına geldik. Organon’da geçen terimlerin burada da kısaca ele alınıp, tanımlamalar yapıldığını görmekteyiz. Bunlardan bazıları önerme, karşıtlık, olumlama ve olumsuzlama, doğru-yanlış, eylem, ad, değilleme, evetleme ve çelişik gibi mantıksal kavramların irdelenip, örneklendiğini görmekteyiz. Ve geldik okuduğum son eseri olan
Oluş ve Bozuluş
Oluş ve Bozuluş
’a. Dört öğe, ilk madde ve başkalaşma gibi birçok oluşa dair kavramların işleyip, incelemeye çalışmıştır Aristo bu eserinde. Bununla birlikte hareket ettiricinin niteliklerine değinirken, bir şeyin bozuluşunu bir başka şeyin oluşuna evrildiğini, bazı şeylerin etkin bazıların ise bu etkiler dolayısıyla aktif olduğuna karşın savlar öne sürdüğü görülmektedir.
Oluş ve Bozuluş
Oluş ve BozuluşAristoteles · Pinhan Yayıncılık · 201997 okunma
·
1.203 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.