YouTube kitap kanalımda Victor Hugo'nun Bir İdam Mahkûmunun Son Günü ve diğer kitaplarını nasıl daha bilinçli okuyabileceğinizi anlattım: ytbe.one/nYN27KVPeFY
Yine bir Victor Hugo kitabı ve yine 10 üzerinden 10 değil de, henüz icat edilmemiş bir sayı sistemiyle birlikte sonsuz puan vermek istediğim bir kitap daha...
Bu incelemenin altına yazılan her yoruma karşılık olarak her yaşa uygun harika kitaplar önerdim. O yüzden kitap önerisi alabilmek için yorumlara bakabilirsiniz.
Bazı yazarlar vardır ve siz o yazarların hiçbir kötü kitabı olmadığını bilirsiniz. Zamanla gelişen okurluğumuzun içgüdüsüyle birlikte böyle güzel yeteneklere de sahip olabiliyoruz. İşte bu yazarlardan biri kendi adıma net olarak
Victor Hugo’dur.
Victor Hugo kitaplarını okurken onun hakkında çok önemli bir gerçek fark ettim… Mesela kendisi bu kitabı o dönemdeki idam cezasını kaldırma konusunda etkili olabilmek için yazıyor;
Notre Dame'ın Kamburu kitabını Fransa’nın kültürel mirasını korumak ve Notre Dame katedralini yıkımdan kurtarmak için yazıyor;
Sefiller’i ise Waterloo Savaşı zamanlarındaki Fransa’nın toplum panoramasını dünyaya yansıtmak için yazıyor. Yani kendisi tam bir Fransa ve insan hakları savunucusu diyebilirim.
Bu kitabın detaylarına geçmeden önce size biraz
Fyodor Dostoyevski’den bahsetmek istiyorum. Neden mi? Çünkü Dostoyevski bir idam mahkumuyken o zamanki Çar olan I. Nikolay tarafından affedilmeseydi, dünya
Karamazov Kardeşler gibi başyapıtların hiçbirini okuyamayacaktı.
Üstelik Dostoyevski, Victor Hugo’nun bu kitabını okuduktan sonra bizzat “Hugo'nun yazdığı her şey arasında kesinlikle en gerçek ve doğru olan kitabı” diye yazmıştır. Bu kitabın ne kadar önemli ve hayatın içinden bir kitap olduğunu bence şimdi daha iyi anlıyorsunuzdur.
Hazır Dostoyevski’den bahsetmişken size Budala kitabındaki idam mahkumu bölümünden de kısaca bahsetmek isterim. Bu kitaptaki idam mahkumu da ölmeden önceki son saniyesini üçe bölüyor ve bu üç kesitte de farklı düşünceler üzerine odaklanıyor. Bütün bu dediklerim, ölüme karşı olan duruşumuz ve insanların ölüm hakkında hiç konuşmaması konusunda bizi düşündürmeli.
Ölüm, hayatımızdaki en büyük spoiler’dır bence.
Anayurt Oteli kitabında geçen “Değişmez tek kesinlik vardı insan için: Ölüm.” alıntısında olduğu gibi. Ama biliyor musunuz? Doğum nasıl iyi ki varsa, ölüm de iyi ki var aslında. Hayatın normal döngüsünün en doğal parçalarından biri ölümdür işte bu yüzden.
Bir idam mahkumunun yüzleşeceği ölüm gerçeği ile bizim beklediğimiz ölümler her ne kadar farklı olsa da, insanların ölümü bir öcü gibi görmeleri bir bana mı tuhaf geliyor? Nasıl doğduysak ve bu hayatın içini doldurarak onu anlamlandırdıysak, zamanımız dolduğunda ölmesini de bilmeli. Ölülerden değil, dirilerden korkan bir insan olarak artık hep böyle düşünüyorum.
Kitapta ölüm temasına ağır olarak yapılan vurgunun yanı sıra, suç, ceza ve adalet kavramlarına karşı da farklı bakış açıları elde edebiliyoruz. Bir insan neden suç işler? Suçlu olan birey midir, yoksa toplum mu? Hukuk ceza mekanizması olarak adil ve yeterli bir kurum mudur? Bunun gibi soruları kitabı okuma sürecinizde kendi kendinize soracağınıza adım gibi eminim.
Kendi adıma söylemem gerekirse bana kesin cevaplardan çok, ucu açık soruları sorgulatan kitapları hep daha çok sevmişimdir. Bence
Bir İdam Mahkumunun Son Günü kitabı da cevaplardan çok, soruların kendilerini umursayan insanlar için doğru bir seçim olacaktır. İşte bu yüzden Victor Hugo’yu ve kitaplarını her zaman önereceğim.
Kitabın ilk kısmındaki oyunda, toplumun kitaplara ve farklı fikirlere karşı yozlaşmış bakış açısını görme şansımız da oluyor, o yüzden bu kısım için ayrı bir parantez açmak istedim. Biz de kendi fikirlerimizi dile getirdiğimizde yargılandığımızı ve dışlanmaya çalışıldığımızı hissetmiyor muyuz? İşte
Bir İdam Mahkûmunun Son Günü kitabı içeriğinde bütün bu dediklerimi birleştirmeyi başarmış muhteşem bir kitaptır.
Eğer bu kitabı sevdiyseniz size bu kitaba benzer olan ve her yaşa hitap eden iki kitap daha önermek istiyorum:
1-