Samet baştan sona her cümlesi dikkate değer, tamamıyla emek ürünü, harika bir kitap incelemesi; onun da ötesinde anahtar noktalardan hareketle anlatmak istediğini çok iyi ifade eden bir Nietzsche değerlendirmesi olmuş.
Nietzsce’nin ‘Tanrıyı öldürerek’ yok etmeye çalıştığı ahlak anlayışının yüz yıl sonra, yani günümüzde, tam anlamıyla ölmese de çok büyük bir kan kaybı yaşadığı kesin. Çökmüş ahlak kavramları ortadan kalktıktan sonra ‘toplumun ihtiyacına’ göre kendiliğinden ortaya çıkacak ahlak ilkeleri ise aslında biz farkında olalım veya olmayalım, hayatımızda yer etmeye başladı bile. Bu yeni ahlak ilkelerinin eskisinden daha mı iyi veya kötü olduğu, ayrıca düşünülüp tartışılabilecek bir mesele...
Nietzsche, gözlemlediğim kadarıyla, son zamanlarda din ve inanç dünyasında da fikirleri oldukça sık tartışılan, bu dünyanın aklı başındaki alimleri tarafından sık sık kitaplarına başvurulan bir filozof. Bu alimlerin, ‘Nietzsce’nin öldürdüğü tanrı hangi tanrı’ şeklinde tek cümleyle özetleyebileceğimiz sorusu bence yerinde bir soru ve yaygın Nietzsche algısına güzel bir açılım getiriyor aslında.
İnsanı devre dışı bırakan, insanı bir anlamda hayvanlaştıran, bağnaz ahlak kurallarının kaynağı olduğu iddia edilen din ve bu dinin tanrısı ile, bir varoluş sorgulaması neticesinde benim gibi kimi insanların ulaştığı Tanrının birbirinden farklı olduğunu düşünüyorum... Bunu da kişisel bir not olarak eklemek istedim:)
Tekrardan ellerine sağlık bu güzel inceleme için... Sevgilerimle...