Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Urfalı Şâir Yûsüf Nâbî
Döneminin Osmanlı sultanlarıyla yakın ünsiyeti bulunan, bugünkü tabirle kanka mesafesinde olan merhum Nâbî'nin evi dönemin paşası Çorlulu Ali Paşa tarafından yıktırılıp maaşı kesilince merhum Nâbî de kendisine bu gazeli yazmış. Edebiyatçılar derler ki keşke Nâbî'nin yüz evi daha olsaydı ve hepsi de yıktırılsaydı da elimizde böyle yüz eser daha
Bağ-ı dehrin hem hazanın hem baharın görmüşüz Biz neşatın da gamın da rüzigarın görmüşüz. "Dünya bağında hem sonbaharı hem baharı gördük biz. Kederin de sevincin de rüzgar gibi esip geçtiğini pekala iyi biliriz bu yüzden."
Reklam
Bir Yudum Kitap
İnsan, yeryüzünün fenalıklarını her düşündüğünde kendi kendine sorar: Bütün bu olanların sorumlusu kim? Nur Neşe Şahin, "Dünyayı bu hale şiir okumayanlar getirdi arkadaşım." der ve ekler: "Sen oku, sen inan, hepsi geçecek." Ne olursa olsun şiirden, kitaptan, okumaktan vazgeçmeyeceğiz. Güzel bir dünya birlikte mümkün. Nur
Sinestezi
Hatırlıyorum, bir asır yürümüşüm rüyamda. Arafta asılı, bin asır görmüşüm inanamazsın. Ne kavimler göçmüş ne adamlar kaçmış cenk meydanından ne kılıçlar şıkırdamış ne kulaklar sağırlaşmış ve tüm bunlar ipe boncuk dizer gibi birbirini takip ederken ne öyküler ardından su dökmüşüm tek seferde. Yorucu iş, prenses doğru kalede değilken onca ejderhayla
nur neşe şahin
Ne sağnaklar görmüşüz, yarılan gökyüzünden alnımız yıldırımlarla ağmış, ne rüzgarlar çınlamış bağrımızda, coşkusundan kırılmış kaburgamız, dişlenip kayaları ne ateşler yakmışız, aşmışız ne zifir uçurumlar, yine de ürkütmeden öpmüşüz bir ceylanı gözlerinin yaşından incitmeden tutmuşuz ağzımızda yorulan kelebeği; şimdi asmalardan korukların
Biz ki İstanbul şehriyiz, Seferberliği görmüşüz : Kafkas, Galiçya, Çanakkale, Filistin, vagon ticareti, tifüs ve İspanyol nezlesi bir de İttihatçılar, bir de uzun konçlu Alman çizmesi 914'ten 18'e kadar yedi bitirdi bizi.
İKİNCİ BAP / YIL YİNE 1919 ve İSTANBUL'UN HÂLİ ve ERZURUM ve SİVAS KONGRELERİ ve KAMBUR KERİM'İN HİKÂYESİ
Reklam
"Yanlışımız nerede ?" dedim . Baktı . Sanki cevabı biliyormuşum da , işgüzarlık olsun diye soruyormuşum ya da biz bu derdi daha önce görmüşüz de acaba unutmuş muyuz gibi.
"Çok da mağrur olma kim meyhâne-i ikbâlde, Biz hezâran mest-i mağrûrun humârın görmüşüz." (Talih meyhanesinde -geldiğin yüksek mevkilerde- çok da gururlanma çünkü biz gururdan sarhoş olanların binlercesini daha sonra sersemlemiş halde görmüşüz.) Nâbi
Sâki, kadehimizi şarabın nuruyle parlat. Çalgıcı, sen de çal. Çünkü âlem tam istediğimiz hale geldi, bize uydu. Ey şaraptan aldığımız lezzetten haberi olmayan! Biz, kadehte sevgilinin yüzünün aksini görmüşüz. Uzun boylu güzellerin işveleri, nazları, salına salına yürüyen selvi boylumuzun cilvelerle gelişine kadar sürer. Gönlü aşkla diri olan asla ölmez. Biz de âşıkız, şu halde ebediliğimiz âlem ceridesine kaydedilmiştir. Korkarım, hesap gününde şeyhin helâl ekmeği, bizim haram suyumuzdan fazla bir işe yaramayacak, ikisi de bir tutulacak! Ey rüzgâr, yolun dostların bahçesine uğrarsa sevgiliye selâmımızı arz et, sakın unutma ve tarafımızdan De ki: Adımızı neye anmıyor, neden bizi kasten hatırdan çıkarıyorsun ? Zaten anılmayacağımız bir zaman gelecek! Gönlümüzü alan sevgilimizin gözlerine sarhoşluk ne de güzel yaraşıyor. O cihetten bizim de irade ve ihtiyarımızı sarhoşluğa teslim etmişler. Hafız, gözünden gözyaşı tanelerini saç dur, belki vuslat kuşu tuzağımıza gelip konar, olur ya! Yeşil felek deniziyle hilâl kayığı bile Hacı Kıvam’ımızın nimetine gark olmuştur.
1.000 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.