On dört on beş yaşlarında bir kızdı. Rıhtımda bir bankın önünde her nedense yere oturmuş, başını banka dayamıştı. Ara sıra başını kaldırıyor, perişan gözlerle çevresine bakıyor; sonra başını gene banka dayıyordu. O banka oturmak, saçlarını okşamak, ona gülümsemek, çektiği acıyı biraz olsun hafifletmeye çalışmak geldi içimden. Ama insanca temaslar kurmaktan her zaman alçakça korktuğumuz için bunu yapamadım.