'Sevgili dost, bir kitabı okurken insanın canı acır mı?..'
Acıdı... 9 yaşındaki Cahide ve Kaya. İkisi de 9 yaşında. Hani herkesin dünyasının renkli vakitleri; cıvıl cıvıl, parlak, rengarenk... Ama bu çocukların dünyası karanlık sulara gömüldü. Son saatlerinde gördükleri mavi renk yuttu ve siyaha götürdü onları. Mustafa Bal, 9 yaşındaki kızı
─────────ೋღ 🌺 ღೋ─────────
Gün batarken / her gün / hayallerim /seninle
Her gün / tutuşurum / anılarda / el ele
Hayallerim / anılarda / kaldı / diz dize
Seninle / el ele / diz dize / göz göze
@delihatunnn0
─────────ೋღ 🌺 ღೋ─────────
"Böyle olmasını istemezdim ama hep olurdu. Dünyanın bütün kızılderilileri yenilir, Spartakus kaybeder, gün batarken sararır, kuşlar döner, Sadri Alışık denilen hergele, her filminde ağlardı. O ağladıkça ben de ağlardım. Nedenimi bilmez ağlardım. Ağladıkça Sadri’ye kıl kapar gıcık olurdum. Üçüncü şahıs olarak kalışına, hep gidici kadınları sevişine, bu gidiciliklerin bir mecburiyet gibi duruşuna, Sadri’nin bu mecburiyetlere, giden kişinin özgürlüğü olarak bakıp, ona ihanet etmemek için kendine ihanet edişine..."
Helios ışığını tüm gücüyle tenimizde gezdirirken, Kharitlerden doğma bir neşeyle, yanımda hırlayan, tıslayan Cerberus hizmet ediyordu bütün konuklara... Kadehlere değişik tatlarda Ambrosialar doluyor, anında tükeniyordu. Zeus’un keyfi yerinde olurdu, Hera’yı edebilseydi ikna. Hades’in gözlerinde Persephone’nin diri bedeni, Ares, Hephaistos’un
Akreple kurbağanın öyküsü
Yüzemeyen bir hayvan olduğunun farkında olan akrep, bir gün nehrin öte yanına geçmek zorunda kalır. Ne yapacağını düşünürken kıyıda pinekleyen kurbağayı görür.
Akrebin kendisine yanaştırığını fark eden kurbağa korkudan suya atlayıp uzaklaşmaya başlar. Akrep yalvaran bir ses tonuyla sorar:
“Kurbağa kardeş; karşıya geçmem gerek. Beni sırtında taşır mısın?”
Kurbağa büyüyen gözleriyle cevap verir.
“Daha neler? Beni sokup öldürürsün!”
“Olur mu?” der akrep. “O zaman ben de suya batar, boğulur, ölürüm”.
Kurbağa biraz düşünür ve akrebe hak verir. Kıyıya çıkar, onu sırtına alır ve karşı yakaya doğru yüzmeye başlar. Yolun yarısında ensesinde bir sızı hisseder. Vücudu hızla soğumaktadır. Kolları, ayakları hissizleşir. Beraber dibini boylayacakları suya batarken son nefesinde sorar:
“Hani sokmayacaktın akrep kardeş?”
Akrep mahsun, mahçup, çaresiz cevap verir:
“Ne yaparsın kurbağa kardeş; ben akrebim, huyum bu.”
Recep Çavuş:
Beni dinleyin çocuklar, dedi. Ben bu dağların nesini severim biliyor musunuz?
Memed, gülümsedi:
Yok dedi.
Recep Çavuş:
Gün batarken ağaçlarını. Gün batarken hani ağaçlara pare pare ışık düşer. İşte onu.
Romanlar dinlendiği yerdir okurun. Dinlenme dediysek keyif çatma manasında değil. Dünyanın yükünü bir kenara bırakıp uzaklaşma, içine çekilme, rahatsız olduğumuz ne varsa mola verme anlamında kullanıyoruz bu dinlenmeyi. Yeni bir sayfa açmak, önem verdiğimiz bir yazarın dünyasına tanıklık etmek, biraz da onun gözünden bakmak, onun gözüne bakmak.