Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Anaksimandros ve başkaldırının erdemleri Rovelli’ye göre kesinliği kabul etmeme kabiliyeti sayesinde bilim dünyaya her defasında yeni bir gözle bakabiliyor. Başkaldırının nasıl bir erdem haline gelebileceğini ve eleştiriye açıklığın yaratıcı sonuçlarını hatırlatmasıyla bile okunmayı hak ediyor Miletli Anaksimandros MÖ 6. yüzyılda her şeyin
Zekaya Tapan Eğitim
"Okullarimizda ahlaki bir eğitim yok.Kültürün kelime karşılığından biri "İRFAN"dir. İrfan;bilgi ile ahlakin getirdiği zihin olgunluğudur. Okullarimizda sadece bilgi verildiği için gençlerimiz çoğunlukla irfan sahibi olarak yetişmiyor. Ögrencinin kendini yetiştirmek için özel bir gayreti de yoksa kültürsüz oluyor. Günümüz eğitim sistemi zekayi putlaştırıyor. Oysa gercek başari aklini iyi kullanabilmektedir. Okul dersleri sadece zekayi gelistirmeye hizmet ediyor. Bunun içinde akli dogru kullanmak yok, kalbi güçlendirmek yok, kendini tanimak yok, iyi insan olmak yok. Insanlari ve olaylari değerlendirip analiz etmek ve ona göre davranabilmek ancak akli iyi kullanmakla yapilabilir."
Sayfa 23 - profil
Reklam
Düşünülesi...
Zamanın akışı içinde insanlık, bilimin ellerinden gelen darbelerle iki kez, naif öz sevgisinin incinmesinin acısını yaşamak zorunda kalmıştır: Birincisi, dünyanın merkezi olmadığını, akıl almaz büyüklükte bir dünyalar sistemi içinde sadece bir nokta olduğunu anladığında… İkincisi, biyolojik araştırmalar özel yaratılmışlık ayrıcalığını elinden alıp soykütüğünü hayvanlar alemine düşürdüğünde (Evrim teorisi) Üçüncüsü ancak insanın megalomanlığı ve en ağır darbesini, egonun kendi evinin efendisi olmadığını ve zihninden bilinçsizce geçen kıt bilgi ile yetinmesi gerektiğini ispatlamaya çalışan günümüz psikolojik araştırmalarından alacaktır.
Sayfa 136 - Aylak Adam YayınlarıKitabı okudu
Türk adıyla anılan ilk devleti kuran Gök Türkler
Bilindiği gibi tarihte Türk adıyla anılan ilk devleti kuran Gök Türkler, tarihimizde bu özelliğinden dolayı seçkin bir yere sahiptir. Yaklaşık iki yüz yıl süren bağımsız tarihleri boyunca Gök Türk Devleti'nin dayandığı boy sistemi iyi incelendiğinde daha sonraki asırlarda kesintisiz devam ederek, günümüz Türk Dünyasına ulaşan bir köprü olduğu anlaşılır. Gök Türk tarihinde zaman içerisinde değişik isimler ve organizasyonlara bürünen bir boylar kompozisyonu söz konusudur. Bu kompozisyon başka bir deyişle boyların dağılımı ve hareketlenmesi Gök Türk Devleti'nin 745'te yıkılışından sonra da devam etmiş, hatta göçlerde başrol oynamış, nihayet günümüze ulaşmıştır.
Günümüz dünya sistemi ayrımcı ve hegemonya tesis edici eksende işlemektedir. Bu yüzden sistemin kendine can veren ayrım gütme ölçütlerini bozan (kendi ayrım ölçütlerini muteber kılan; diyelim ki helal-haram ayrımını gözeten) her oluşum sistem karşısında bir dış zorlama özelliği kazanacaktır. Aynı şekilde sisteme mahsus kar(kazanç) motifinin geçerli olmadığı bir değerler skalasına sahip olmak da Hegemonya eksenini kıracatır.
Atatürk’ün dine karşı gösterilmesinin, içinde bulunduğumuz Ortadoğu coğrafyası açısından da çok tipik bir anlamı vardır. Gayet iyi bilmekteyiz ki İslam’ın gerçeği, bugün Ortadoğu’daki siyasal ve yönetimsel yapılanmalara izin vermez. Bunlara Kur’an’dan onay alamazsınız. Çünkü Kur'an yönetimde bey at (sosyal mukavele) ve şûra (yönetenlerle yönetilenlerin karşılıklı denetimi) sistemi getirmektedir. Bunun günümüz diliyle ifadesi laik-demokratik sistemdir. Kur'an, krallık sistemlerini fesat ve zulüm sistemleri olarak nitelendiriyor. Bu demektir ki, Kur'an laik bir yönetim sistemini öne çıkarıyor.
Reklam
İyi bir kitap
Mehmet Akif Ersoy İstiklal marşı yazarımız Mehmet Akif Ersoy… “Kahraman Ordumuza” başlığı ile kurtuluş savaşından çıkmış bir millete bu adla şiirini hediye etmişti. Şiirini safahat adlı kitabına koymamıştı. Bunun nedeni kendine sorulduğunda: “Bu benim değil, milletimin malıdır.” Diyordu. Bu marşı yazan şair, sadece yazmamakla kalmayıp bunu bir
Tam olarak alinti degil bir derleme...
Günümüz koşulları; bizi sürekli,birçok seyde "yetersizlik duygusuyla" esir almış durumda.Ekonomik sistem ,eğitim sistemi ,aile ortamı,sosyal ortamlar ,iktidarlar sürekli bize yetersiz olduğumuzu hatırlatip bizi birbirimizle yarışa sokuyor.Sonuc olarak sürekli bilgiye maddeye sahip olma ihtiyacı doğuruyor.Bunlarin oluşturduğu "superego" bizi o kadar eziyor ki sürekli korkuyla yasiyoruz.Kaygilarimiz birikip bizi esir alıyor.Tum bunlar bizi kontrolden çıkmış olumsuz düşüncelerin girdabina çekip duruyor.Icimizde bir yerde yaşamanın bu olmadığını içgüdüsel olarak hissediyoruz.Yasamak bu kadar bulantili olamaz hissediyoruz.Icimizden geldigi gibi yaşamak ile aklımızdan geçen gibu yaşamayi karıştırıp duruyoruz.Bu yetersizlik duygusundan kurtulmalıyız daha da önemlisi böyle bir hissiyatın varlığını kabul edip yuzlesmeliyiz.Asil o zaman her sey için yeterli olduğumuzu anlayacagiz...
Nokta atış!
Geçmiş kuşakların ustası gönlünü vererek yarattığı üründen ötürü gurur duyar, sanatını yakın ilişki içinde bulunduğu çırağına en az birkaç yıllık bir sürede öğretir, bireyleşmiş olmaktan ötürü kendine saygı duyardı.Günümüz çalışanıysa, sistemi oluşturan mozayiğin yalnızca çok küçük bir parçası.Üstelik çoğu kez sistemin bütünden ya da sistem içerisindeki yerinden de haberdar değil.Bireyin sistem içerisindeki yerini hiçe indirgeyen böylesi bir dünyanın insanda yarattığı kopukluk bazen davranış bozukluklarına neden olmaktadır.Aslında çağdaş toplumların ruh sağlığı sorunu da budur!
Sayfa 26 - Remzi Kitabevi 13.BasımKitabı okudu
474 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.