Ey komşular, kitapçı geldi haaaa!
İnsanın yüzünde tebessüm oluşturan, içini ısıtan sıcacık bir hikaye. Eşeğine kitapları yükleyip köy köy gezen, kadın, erkek, çocuk herkese okusunlar diye kitap dağıtan, daha fazla kitap gelsin diye çabalayan, hatta İstanbul,Ankara gibi büyükşehirlerdeki hemşerilerine mektuplar yazarak onlardan kitap yardımı isteyen ve istediğini elde eden, dişiyle tırnağıyla kapı kapı gezip yardım isteyip köy kütüphaneleri yaptırmayı başaran, sırf bu kütüphanelere kadınlar da gelebilsin diye dikiş makinesi, radyo, beşik gibi eşyalar temin eden, herkesin yardımına gözü kapalı koşacak kadar yardımsever, aynı zamanda aydın görüşlü, halkının da aydınlanması için elinden geleni yapan mücadele eden Mustafa Amcanın hikayesi.
Çok dokundu bana, çok etkiledi beni. Ama Mustafa Amcanın yaptığı bunca güzel şeye karşılık gördüğü muamele içimi acıttı. Halkın aydınlanması isteyenler olduğu kadar aksini isteyenler de var. Çünkü halk okursa aydınlanır, bilgilenir, böyle olursa haksızlıklara sessiz kalmazlar. Bu da işlerine gelmez.
Mustafa Güzelgöz’ün görevini aksattığı iddialarıyla 50 yaşında emekliye ayırıyorlar. Tabi Mustafa Amca buna rağmen insanların yardımına koşmaya devam ediyor. Hiçbiri (yukardakiler korkusu yüzünden )onun arkasında durmamasına, destek olmamasına rağmen yapıyor bunu koca yürekli insan. Diyorum ya çok etkiledi beni bu hikaye. Sanırım 
Yaşamak kitabından sonra beni en çok içine alan hikayelerden oldu Eşekli Kütüphanecinin hikayesi.
Bella: Bekarlığa veda partini ben organize edebilir miyim? Ben: Hayır.
Herkese selam. Şöyle sizi "uzanmışım kumsala, güneş damlar içime" moduna sokacak, yazın o güzel zamanlarında güneşin teninizi öptüğü, dalgaların kulağınıza denizin güzelliğini fısıldadığı, bulutların gökyüzünde dans ettiği Yunan adalarına götürecek bir kitapla geldim. Ne girizgah be :D Yaz mevsimini çok seviyorum ben arkadaşlar napiim. :) Kitap ağır ilerleyen, durgun bir işleyişe sahip. Buna katılmamak elde değil fakat sanırım beni o kadar yaz moduna soktu ki o dinginlik, ağırkanlı, yavaş yavaş tatlı işleniş bana çok iyi geldi. Yazar bana göre her karakterin hayatındaki gizemi alttan alta kurguya güzel yedirmiş. Eğer hızlı bir işleniş arıyorsanız, bekleyemem ben çabuk olsun her şey diyorsanız bu kitap beklentinizi karşılamayabilir. Zira kitap son 100 sayfa gerçek anlamda ateşleniyor. Bilginiz olsun. Haydi konusuna geçelim; Esas kızımız Lexi, Ed ile evlenme kararı alır. Bana göre esas kız olması gereken en yakın arkadaş şirret Bella, Lexi ile birlikte diğer dört arkadaşı (Eleanor, Fen, Robyn ve Ana) da yanına katarak Yunanistan'da bir adada bekarlığa veda partisi düzenler. Tabii ki uçurumun kenarında şahane bir villa, mükemmel Ege Deniz'i manzarası, şaraplar, bolca yalan dolan ve entrika...Rüya gibi başlayan tatil dördüncü gününde kayalıkların üzerindeki cesetle bir kabusa dönecektir. "Hepimiz tatil yapmak için ölüyorduk. Ama hangimiz bunun için öldürürdük?" Herkese keyifli okumalar. 
İçimizden Biri 
Lucy Clarke
Not: Bu hikayenin yananı üzümlü kekim Sam oldu...(Spoiler değil haaaa:)
Sanma ki yaşamışız..
Okudukça “bir yaşıma daha girdim” dediğim bir kitap oldu.. maziyi Atiye taşımız bizim Alev Alatlı hocamız ama ; şunu da unutmuş ! bu kadar güzel bilgiyi hazmedecek kişiyi nereden bulacağız.. bu kitabı okumak için öyle tepeden inme bir okuyucu olamaman gerekiyor (yavrum) biraz bilgi birikimi (biraz dediğime bakmayın ! telefon elimde zaman zaman Google’diğim şeyler oldu ) biraz ilgin olması lazım… kitab birbirinden bağımsız gibi görünse de sonrasında haaaa bu, burası için yazılmış diyorsun.. evvelası yazar detaylı şekilde bilgileri aktarım beyninizi mıncıklasada (bir yeni pencere açsada) sonra biraz nefes almanız için ara veriyor (necefli maşraba) zaman zaman tebessüm etmedim değil.. Alev hoca nasihatları ile Avrupa’yı tiye alsada aslında bir yandan da uyanık ol emi yavrum diyor.. velhasıl-ı kelam… okuyun güzel insanlar okuyun özellikle ülkesini seven yazarları okuyun…
Alev Alatlı
