Yapraklar cesur mudur da bu kadar rahat düşebilirler dallarından? Bir yaprak ölümden korkar mı? Ya da bir ağaç ölümden korkarak büyür mü? Korkarak çiçek açar mı ya da meyve verir mi?
Bir kuş ölmekten korkarak yaşamaz, ölüm geldiğinde yaşar ölümü. Sadece ölür, geride kalan malına üzülmeden. Gelecek planlarına üzülmeden.
Ama bizler korkuyoruz, endişe ediyoruz. Geleceğimizi bilmiyoruz. Hangi okulda okuyacağız, hangi işte çalışacağız, kiminle bu ömrü paylaşacağız, nerede yaşayacağız, neler alacağız, neler giyebileceğiz? Sonsuz bir hakikat için plan yapmak yerine, ömrümüzün tamamını dünya planlarıyla geçiriyoruz.
Dünyaya plan yapan endişe içine düşer. Bir kuşun plansız programsız her gün yuvasından uçup yavrularına yiyecek getirmesi kadar inancımız yok. Çünkü biz yaşamıyoruz, bir her gün ama her gün ölüyoruz...
Bir gözyaşı kutlu demdir teheccüt vakti alev gibi yanan.
Özü sudur ama külleri amirdir.
Gecede uykuyla aşık yarışır, yakarak ve yıkarak kavuşturan bir fazilettir.
Bağrından süzülürken gözyaşıyla aşkın hamuru yoğrulur.
Goncası açılsın diye gülün başında bekleyen bülbül gibidir aşık.
Sesi şu kubbede baki kalsın diye sevdalara salınır
Ben ekseriyetle gece yazı yazmayı mu'tâd edindim. Gündüzleri elime kalem almaktan hoşlanmıyorum. Halbuki tiyatroya gidildiği akşam gece yarısından sonra avdet edildiğinden o günler yazı yazmaktan mahrum oluyorum. Bunlardan mâadâ benim bir garib halim daha vardır. Bazen bu günde bir iki formalık yazı yazdığım olur. Bazen de bir tembellik gelir ki bu zamanda elime kalem almak benim için muhâldir. Bu tembellik devirlerinin imtidâdı her zaman bir değildir. Yirmi dört saatten yirmi dört güne kadar imtidâd ettiği vardır. Bu esnada yapabileceğim şey olsa olsa prova tashihidir. Diğer zamanlarımı mütâlaa ile geçiririm. Yahud eğlenceye hasrederim. Fazla olarak yazılacak birkaç şeyim olduğu zaman bunlardan hangisini yazmaya içim hükmederse onu yazarım. Bazı gayet mühim bir işim olduğu halde buna kalem dokundurmayıp da en münâsebetsiz bir şeyle meşgûl olduğum da vâki olur.
Michel Foucault, Özne ve İktidar, OMNES ET SINGULATİM: SİYASİ AKLIN BİR ELEŞTİRİSİNE DOĞRU
Modern kültüre özgü görünen ve kökeni Aydınlanma'da bulunan rasyonalizm türünü mü sorgulayacağız? Bence Frankurt Okulu'nun bazı üyelerinin yaklaşımları bu doğrultudaydı. Benim amacım onların çalışmaları hakkında bir tartışma başlatmak değil; zaten onların
Her şey askerin yönetime karışmasıyla başladı. Tarih yeniçerileri böyle yazmalı. Oysa ilk zamanlar nasıl da gurur kaynağı idi Osmanlı İmparatorluğu için. Bilekleri bükülemeyince topraklar genişliyor, topraklar genişledikçe de güçleri ve sayıları artıyordu. Ancak kim bilebilirdi ki padişaha kafa tutacak kadar ileri gideceklerini? Evvelden padişah
Ya örs olacaksın, ya çekiç diyor Goethe. Çekiç de çelikten, örs de çelikten. Örsle çekiç kardeş. Ne kardeşi? Aynı varlık. Tek varlık. Hakikat bu mu? Harbin hud'a olduğu mu hakikat? Ezilmek istemiyorsan ez mi hakikat?