Gerçek ya da kurgu, bütün hayat bu aşk denen yalan çevresinde dönüyordu sanki. Üstelik tecrübe gösteriyordu ki bu zıkkım, mutluluktan ziyade bir felaket müjdecisiydi. Peki neden herkes onun peşindeydi? Ya da öyle miydi hakikaten?
Farkedilmiş Çocukluk
Çocuk, yetişme döneminde gerçek, anlamlı bir sevgiyi derinliklerinde hissetmişse hayatının sonraki safhâlarında, gönülden sevgi besleyebileceği insanların sayısının çok olması muhtemeldir. Aksine, anlamlı bir sevgiden mahrum kalarak büyümüşse ileriki hayatında hakikaten sevebileceği insanların sayısı sınırlı kalabilir. Hatta kimi zaman sevgi dediği şey, göstermelik ya da çıkarcı bir yakınlıktan ibaret olabilir. Çünkü sevgi depoları boştur ve insan, kendinde olmayanı başkasına veremez.
Reklam
"Bu sörler ya hakikaten melek gibi sabırlı insanlardı, yahut da benim hoş bir tarafım vardı. Yoksa başka türlü benim kahrımı çekmek mümkün değildi."
Peygamberi Oğullarını Tanıdığı Gibi Tanırlar
Hasen'den rivâyet olunur ki, şöyle demiştir: «Bana şu vâsıl oldu: Abdullah ibn Selâm, İslâm'a girmek istediği zaman: «Ya Resûlallah, dedi, Yahûd bilir ki, ben, onların ulemasındanım. Babam da, onların ulemasından idi. Halbuki şimdi ben, şehadet ediyorum ki, sen Allah'ın hakk Resülü'sün ve onlar seni Tevrat'ta yazılı
Sayfa 85 - 7.cild 46/10 tefsiriKitabı okuyor
Mustafa Kemal ve İttihat Ve Terakki
Mustafa Kemal'i tanıyanlarca malûm olduğu üzere o İttihat ve Terakki erkânı ile öteden beri hiçbir fikir etrafında anlaşamamış, birleşememişti. Onları ve takip ettikleri hatalı yollarını ta yüzbaşılığından, Selanik'ten itibaren korkmadan, ürkmeden mütema- diyen tenkit etmiş, tahtie etmiş, kongrelerinde bütün idare tarzlarını şiddetle muaheze etmişti. Bu yüzden bazı İttihatçıların menfuru olmuş olduğu da muhakkak bir keyfiyetti. Binaenaleyh kendisine rahmet okuyacak değillerdi. İttihat ve Terakki Cemiyeti, Mustafa Kemal'in kendisine karşı aldığı muhalif vaziyete son vermek üzere hatta daha Selânik'te kendisini iki defa öldürmeye bile teşebbüs etmişti. Bir defasında Enver Paşaya karabeti (yakınlığı) bulunan ve sonradan ordu kumandanı olan bir zat, bir defasında da eski Ankara Valisi Abdülkadir, onu öldürmeye teşebbüs etmiş, fakat bunlar Mustafa Kemal'in basireti, cesareti, metaneti önünde kendilerine verilen vazifeyi bir türlü yerine getirememişlerdir. Ne kadar yıllardan sonra bir akşam, Çanka- ya'da sofrada oturuyorduk. O akşam misafirler arasında bu eski ordu kumandanı da vardı. Atatürk kendisine hitaben: - Halil Paşa! Halil Paşa! Selânik'te üzerine aldığın vazifeyi yapamadın ve yapamazdın da! Çünkü buna müsaade edemezdim! Diyerek kendilerine yapacakları suikastı telmih ettikleri zaman bu paşa Atatürk'e: - Paşam, hakikaten yaptıramazdınız ve biz de yapamazdık! Diyerek ellerini öpmekten başka verilecek cevap bulamamış ve o gece fena vaziyette kalmıştı.
İslâm her tarafa yayıldı. Peygamber Efendimiz onu da söylüyor ama ondan sonra bir bozulma olacağını da söylüyor. Bu da Peygamber Efendimiz'in hak peygamber olduğunun nişânesidir. "Ümmetim âhir zamanda bozulacak." diyebiliyor. Ümmet bozulacak! Hakikaten çevremize bakacak olursak bu durumu anlarız. "Müslümanım." diyen milletlerin, devletlerin çoğunu gezdim; Sudan'a gittim, Libya'ya, Mısır'a, Bosna'ya, Orta Asya ülkelerine, Pakistan'a gittim. Birçok ülkeyi dolaştım. Türkiye'yi biliyorum, tabi sizler de biliyorsunuz. Kur'ân-ı Kerîm'i okuyoruz, Peygamber Efendimiz'in hadîs-i şerîflerini biliyoruz, fıkıh kitaplarını okuyoruz: Nerede tarif edilen müslüman, nerede karşımızda olan, hâl-i hazırda yaşayan insan?
Sayfa 277 - Server Yayınları, Kasım 2017, 2. BaskıKitabı okuyor
Reklam
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.