EŞİK
Bu yekpâre akış, durgun, derinden...
Her aynada yalnız kendi görünen
Bu yüz ve şifasız hüznü eşyanın
Kendi cevherinde mahpus bir ânın
Dağıttığı dünya hep yaprak yaprak,
Dalgın, unutulmuş sesleri uzak
Bir uykudan bana tekrar dönenler,
İçimde, dışımda hep aynı çember!
Bin elmas parıltı oyun ve halka
Küçük ve hiç değişmez
youtu.be/jU2dVcQ2yEQ
Özgür bıraksam cümleleri
Sanki bana mı yaşıyorsun
Saç tellerin suçlu
Ah seni sevmek anlamını bulmuş gibi hayatın
Düşünmeden yaşasam ellerini
Uçuruma yakın göklerde uçmak gibi
Anlam arama yalnızca sev beni
Keskin ucu kalemin
Tuzak bakışların
Bir masal gibiydi bu aşk
Ellerimden kayıp gidene kadar
İnsan kendi içinden de kovulur mu
Sen hangi baharın yağmuru
"Aşk, bir bedende iki kişi."
“Ey aşk...! bir mucize gerçekleştir şimdi
Şapkandan bir kumru havalansın
Bana öyle büyük ki bu kalp,
Gelsin yüreğime yuvalansın”
Kitabı okurken sımsıcak bir yürek buldum. Yaşam kavgasının molalarında, sıcacık bir poğaça, buğusu üstünde demli bir çay, sevgi ve vefayla beslenmiş hoş bir muhabbet, zifiri
Momo kitabını yeni okuyup bitirdim. 300 sayfa olmasına karşın su gibi akıp giden bir kitap. Zaten onlarca, kitabın özetini içeren inceleme olduğu için kitabın konusunu kaba taslak bildiğinizi ve/veya kitabı okumuş olduğunu farzederek kendi yorumlarımı yazacağım. Kitap esasında bir masal kitabı olduğu için içinde pek sürpriz barındırmıyor bundan
Bu kadar uzak mıydı
git git bitmiyor yol
görünmüyor dağın ardı
Oysa bilmem kaç yıl
bu yollardan yürünmüş
şimdi sanki bir masal
Bu dilsiz dağ ve taş
nerde saklar kuşları
hangi gizle sarmaş dolaş
anlamak zor susuşları
Kral Lear'da, Macbeth'te, Hamlet'te işittiğimiz şeyler, örneğin sonsuzluğun esrarengiz şarkısı, ruhları ve Tanrıları ürküten sessizlik, ufukta uğuldayan sonsuzluk, onu hangi işaretle tanıyabileceğimizi bilmeden içsel olarak sezdiğimiz alın azısı ya da mukadderat... Bir yandan aktörler uzaklaştırılırken işte tüm bunlar bize tam da rollerin bir şekilde ters yüz edilmesiyle yakınlaştırılamazlar mıydı? [...] Koltuğunda oturan bir ihtiyarı hayal ettiğim olur, lambanın altında beklemektedir yalnızca, evinin etrafında hüküm süren tüm sonsuz yasaları bilmeden dinlemektedir, kapıların ve pencerelerin sessizliğinde ve ışığın zayıf sesinde nelerin var olduğunu anlamadan yorumlamaktadır, ruhunun ve alın yazısının mevcudiyetine boyun eğmektedir, başını biraz eğmektedir, bu dünyanın bütün güçlerinin titiz hizmetkârlar [...] gibi odasına girip orada beklediklerinden kuşku duymamaktadır ve devrilen bir göz kapağının ya da ortaya çıkan bir düşüncenin hareketine karşı kayıtsız kalan ne bir ruh gücünün ne de gökteki bir yıldızın yokluğundan kuşku duymamaktadır. Bu hareketsiz ihtiyarın gerçekte sevgilisini boğan bir âşıktan, bir zafer kazana yüzbaşıdan ya da "onuru için intikam alan eş"ten daha derin, daha insani ve daha genel bir hayat yaşadığını düşündüğüm de olur.
Öncelikle şunu ifade etmek isterim ki bunca zamandır kült haline gelmiş, milyonlarca okunmuş ve bir başyapıt olarak değerlendirilmiş olan bir kitap hakkında olumsuz şeyler söylemek bir hayli hadsizlik olur. Lakin bu bir öznel değerlendirme olacağı için bu hadsizliği yapmaktan kendimi alamıyorum.
464 sayfalık kitabı zorla ve inatla bir ayda bitirmeye muvaffak oldum. Uzun bir masal, öyle bir masal ki hiç masal bilmeyen birini üç saat boyunca durmadan masal anlatmaya zorlasanız ancak böylesi gerçek ve gerçeküstünün bir karışımı ile bir masal uydurabilir.
Erkeklerin Aureliano ve Jose Arcadio, kadınların Remedios adını aldıkları bir ailenin yüz yılı aşkın bir süre devam eden serüveninde hangi karakter kimdi diye ikide bir kitabın başındaki soy ağacına bakmamız gerekiyor. Mümkünse kitabı çok az ara vererek okumalı, zira ara verince karakterler birbirine karışıyor ve eski sayfalara tekrar göz atmak gerekiyor.
Bu kitapla birlikte ispanik kökenli yazarlara bir müddet ara verip, edebiyatın şahı, kalbi Avrupa'ya, Rus Edebiyatına geri döneceğim.
Yüzyıllık YalnızlıkGabriel Garcia Marquez · Can Yayınları · 202036,5bin okunma
Ey insan! Yaşıyorken, hem de Kur'ân çağında;
Çırpınıp duruyorsun, cehâlet batağında.
Kalbin katı... Gözün kör... Başın kibir dağında
Kur'ân sana gel diyor, bak bendedir adresin,
Ey eşref-i mahlûkat! .. Daha Kur'ân ne desin! ..
Özgürce seçmen için, iki yoldan birini;
Apaçık bildiriyor, bütün ayetlerini.
Ya Peygamber, ya şeytan... Seç