Ben ne zaman bir yabancının yatağında uyanan ve sadece kaçmayı düşünen o kişi olmuştum? Gözlerimi kapıyorum. Sanki boşlukta yüzüyorum. Hiçbir yere bağlı olmayan ve kaybolma tehlikesi altında biri.
Kendisine ilanı aşk edenin hangimiz olduğunu bilmiyor, ama sanki umursamıyor da artık bunu; hangi kaptan içtiği önemli değil, önemli olan sarhoş olmak.
Hayatlarımızın bu zamanında, cenneti de, cehennemi de yaşatmıştık sanki birbirimize… bu zaman süresince, birbirimize çok yaklaştığımız anlar da olmuştu, çok uzak düştüğümüz anlarda….
Merhaba sevgili kitap severler.
Bugün, yeni bir haftanın başlangıcında sizlerle #bahardayinegeliriz #barışbıçakçı kitabından bahsedeceğim.
Kısacık bir kitap ve bir sürü öykü okumaya hazır mısınız?
Kitapta her şeyden bir kuple var. Hayattan, vefadan, işsizlikten, lunaparklardan…
Çok yalın bir anlatım ama çok güçlü bir gözlemin eseri olduğu belli.
bazen mecbur kalınan ve bitmesi gereken ilişkiler olur. çok şey söylenmek istenir bu gidişe.
ama sen gittiğinden beri her şey değişti. seni özlemenin de buruk bir tadı var. uzun zaman dönersin diye beklemiştim ama artık vazgeçtim. yıllar geçmiş. hayat devam ediyor, hiçbir şey yerinde kalmıyor, o eski sevdalar artık yok ve ben yolumu çizmek zorundayım. yine de bil ki, sen gelmiyorsun ya, eksiliyorum ve eksik yaşayacağım.
büyük bir aşk hikayesinin baş kahramanlarıydık.
son ana kadar birlikte olacağımızı sanmıştım, çocukça bir hayalmiş.
hangimiz daha çok sevdi diye düşünmüyorum, hem artık ne fark eder ki ?
ikimiz de sevmiştik, eminim bundan. ne kadere, ne sana söyleyecek kötü sözüm yok. olması gerektiği gibi oldu işte, ikimizin de istemediği şekilde.
sen olmasan, kalbim bu kadar büyük bir aşkın lezzetini nasıl tadacaktı? özlemenin, sevmenin, aşık olmanın, acı çekmenin her zerresini yaşattık birbirimize.
yaşattığın tüm duygular için teşekkür ederim.
demek isterdim.
ona bile değmezmiş.
herkes gittiği yerde kalmalı.
pişmanlığınla bir ömür yaşamalısın sen de.
Şimdi sessizce uzaklaşmalıyım. Çünkü beni anlamadığını, anlamak için uğraşmadığını, hatta bunu önemsemediğini biliyorum. Aynı otobandaydık ve birimiz birimizin yanından geçip gitti. Hafızasızlığı, gurur saymanın adil yanı! Hangimiz süratliydik; önemi kalmadı. Hangimiz daha özveriliydik; bunun da... Umarım mutlu olursun. Bunu bir çöküntü anında da söylemiyorum. Hiç kimse aldatmadı ötekini; yalnızca böyleydik işte! Yüzüme öyle bakma nefretle,
Büyütüyordu belki, ama büyütülmeyen şeylerden bize ne… Aşkımız olsa onu büyütmeyecek miydik? Gerçi çocukluk döneminde kalması, unutulması gerekli şeylerde bunlar, üzerinde durulunca başka ne diyebilirdik? Oysa o, unutulması gerekli şeylerin unutulmayan şeyler olduğunu
biliyordu. Hangimiz için? Onun için mi, benim için mi? Ruh karşısındakinin unutmasını istediği şeyi, belki örnek olsun diye, önce kendi unutur; bilinçsiz olarak, kendi yasalarına göre, bize duyurmadan yaptığı bir işlemdir bu.
Not: Bu inceleme, bir incelemeden çok daha fazlasıdır.
Yazım uzun olduğu için ve anlaşılma kolaylığı sağlamak adına sekiz bölüme ayırdım ve böylece daha ilgi çekici olduğunu düşündüğünüz yerlere gidip okuyabilirsiniz:
– Giriş
– Kitapla İlgili Düşüncelerim
– Nietzsche'nin Ailesinin Sağlık Geçmişi
– Nietzsche'nin Sağlık Geçmişi
– Turin
"...ne var ki ben, kendimle ilgili bazı meseleleri hâlâ çözebilmiş değilim. rendekâr düşünüyor olmasından varolduğu sonucunu çıkarıyor. ben de düşünüyorum, dolayısıyla varım, ama kimim? galata'da, yelkenci hanı bitişiğinde ikamet eden uzun ihsan efendi mi, yoksa bugünden tam üç yüz sekiz yıl sonra, sözgelimi izmir'de oturan mahzun ve şaşkın adam mı? hangimiz düş ve hangimiz gerçek? düşünüyorum, o halde ben varım. düşünen bir adamı düşünüyorum ve onun, kendisinin düşündüğünü bildiğini düşlüyorum. bu adam düşünüyor olmasından varolduğu sonucunu çıkarıyor. ve ben, onun çıkarımının doğru olduğunu biliyorum. çünkü o, benim düşüm. varolduğunu böylece haklı olarak ileri süren bu adamın beni düşlediğini düşünüyorum. öyleyse, gerçek olan biri beni düşlüyor. o gerçek, ben ise bir düş oluyorum..." (syf386)
ihsan oktay anar - puslu kıtalar atlası