Hatırlardadır ki o büyük adama hayatında muhtelif unvanlar tevcih edildi. ≪Şair≫ dediler, ≪Nazım≫ dediler, ≪geri≫ dediler, ≪ileri≫ dediler,
≪hep≫ dediler, ≪hiç≫ dediler...
Fakat, ravilerin veya muarızlarının döne dolaşa, nihayet, ittifak ettikleri
bir nokta vardır ki o da Akif’in yazdıklarında samimi olduğudur.
Herkes onun şiirlerini veya nazımlarını ruhundan kopan, vicdanından
gelen birer ses diye tanıdı. İşte, yalınız bu vasıf, bir insan oğlu için, hele bir şair veya nazım için
en büyük meziyet, başlı başına bir varlıktır. Acaba hangi şairimiz bu
yüce varlığa erebildi?
Akif, bazı telakkilere göre, belki ≪geri≫ idi, yahut sadece ≪din şairi≫ idi. Fakat, ona benzemeyen, onun gibi olmayan hangi babayiğit ve
ileri bir şairimiz bu millete, bu milletin öz ruhuna onun kadar işleyebilmiştir?
Kim Akif kadar ≪bu cennet vatanın uğruna≫ bütün varlığını
vakf-u feda etmiştir? Muarızlarından hangisi bir Balkan faciası, bir Çanakkale
destanı, bir İstiklal marşı ibda’ edebildi? Hangisi, mesela, bir
Meyhane, bir Mahalle kahvesi, bir Hasta, bir Kufe, bir Bayram, bir Seyfi
baba, bir Köse imam... yazdı? Daha ileri gidiyorum: Dünyanın hangi
kıtasındaki bir İslam veya Türk şairi Türkün yahut mensup olduğu İslam
milletinin alamını — bila fasıla— Akif kadar duydu ve bütün ömrünce
onu cihanlara duyurdu?