"Arenanın en üst locası gibi," dedi Clerfayt.
"Evet," diye cevap verdi Lillian. "Peki biz hangisiyiz? Boğa mı, matador mu?"
"Biz her zaman boğayız. Ama kendimizi matador sanıyoruz."
Sabahın ilk ışıklariyla birlikte gecenin hayalleri dağiliyor, güneş sanki insanları gerçeğe çağıran bir haberciymiş gibi, karanlıkta çok akla yakın uygulanabilir gelen şeylerin birer deli saçması olduğunu insanın yüzüne vuruveriyordu.
'Düşünceye sahip olan birey' düşüncesine hâkimdir ve iradesiyle seçer düşüncelerini. Ancak 'bireye sahip olan düşünce' söz konusu olduğunda, kişi tutsaktır ve kendisine hükmeden düşüncelerin etkisinden kurtulup özgürce hareket edemez.
Toplum olarak, ulus olarak kendimizi ne kadar biliyoruz? Davranışta yaşam biçiminde Asyalı mıyız, Avrupalı mıyız, müslüman mıyız, dinsiz miyiz, entellektüel miyiz, cahil miyiz, hangisiyiz?
Ne o dalgın bakışlarız artık, ne o zoraki gülümseyişler. Ne de onların tamamen dışındaki başka bir şey. Hangisiyiz gerçekten? Hangisiyim ben? Yıllar öncesinden bugüne bakan o çekingen, o utangaç çocuk muyum? Öyleyse, nerede cebimdeki kuşlar? Nerede çılgın güvercinler gibi gökyüzünde çınlayan o neşeli kahkahalar?