Geminin beyaz renkte boyanmış iskeleti, ay ışığı altındaki kadifemsi karanlık, deniz üzerinde parlarken halatların ve serlerin hepsi bu harika akışın içinde eriyordu.
"...ben de kendimi yaşamaya layık görmüyorum. Bana kalırsa diğer insanların da layık olduğu söylenemez. Ölümümü isteyenlere inat yaşama arzumu sürdürüyorum. Adam gibi yaşamamı isteyen kişi de aramız­dan ayrıldığına göre ölümüm kimseyi incitmeyecektir. Onun gibileri incitmeyi asla istemem. Neyse ki artık öyle biri yok, yok! Oh, ne rahat! Harika! Eskiden iğrendiğim, karşı çıktığım şeyleri şimdi kendi rızamla ya­pıyorum. Tüm inançlarımdan vazgeçiyorum. Bu sefer gerçekten yenildim fakat zafer benim." Yaban
Reklam
Şu ana kadar insan beyni hakkında ne öğrendik? Hatıraları birbirine karıştırır, gölgemizden korkmamıza neden olur, zararsız şeylerden dehşete düşer, beslenmemizi, uykumuzu, bedenimizi mahveder, olmadığımız halde harika olduğumuza bizi ikna eder, duygusallaştığında mantıksız şeyler yaptırır, inanılmaz bir hızla arkadaşlıklar kurdurur ve onları bir anda sattırır. Endişelendirici bir liste. Daha da kötüsü, tüm bunları düzgün çalıştığında yapar.
Sayfa 226Kitabı okudu
Bir zihin üzerine düşünmek için bir beyne ihtiyaç duymamıza karşılık ,beyni inceleyerek zihne ulaşmamız hiç mümkün görülmemektedir.Bu yüzden Tanrı nın Saklı Yüzü adlı harika kitabin yazarı Gerald C. Schroeder :" Bazen ,indirgemeci eğilimlerimizi bir kenara bırakıp ,parçaların toplama eşit olamayabileceğinin farkına varmamız gerekir. Bilinçlilik de evrenimizin indirgenemez öğelerinden biridir. Bilinçli zihin mistik değil ama metafizikseldir , yani fiziksel olanın dışındadır " demektedir.
Sayfa 105
Harika bir anlatımla..
Akşamları odalarda, çantaların asıldığı tahtalar, silahlıklar, kapılar, hatta albayın odasındaki masif cevizden güzel mobilyalar, yani kısacası en eski eşyalar da dahil olmak üzere kaledeki tahtadan yapılmış her şey karanlıkta çatırdıyordu. Bazen bu ses, tabanca sesini andıran kısa bir patlama halini alıyor, insan bir şeylerin kırılmış olduğu düşüncesiyle uykusundan uyanıp kulak kabartıyor, ama tek duyulabildiği gecenin içinde yükselen çatırtılar oluyordu. Bu, eski tahtaların içinde inatçı bir yaşam özleminin uyandığı dönemdi. Çok uzun zaman önce, onlar da sıcaklık ve gücün getirdiği çocuksu bir duyguya sahiptiler, o zamanlar dallardan tomurcuklar fışkırıyordu. Sonradan ağaç kesilivermişti. Şimdiyse, bahar geldiğinde, o ağacın parçalarında hâlâ çok çok hafif bir yaşam ürpertisi uyanmaktaydı. Eskiden yapraklar ve çiçekleri varken şimdi yalnızca “çatır,” diyecek kadar belli belirsiz bir anıya sahiptiler, sonra her şey tâ bir sonraki yıla kadar susacaktı.
Açlık, bana daima evin harika bir köşesinden daha faydalı olmuştur. Çünkü en kötü kombinasyon, boş bir ruh ile dolu bir midedir.
Reklam
1.000 öğeden 981 ile 990 arasındakiler gösteriliyor.