“Siyahlı adam çölde kaçıyordu.Silahşor da peşindeydi.”
Giriş kitabı olarak bence gayet güzeldi.Çok yıllar yıllar önce okumuştum bu kitabını ve aklımda kalan tek şey hikayenin yavaş ilerlediğiydi.O zaman biraz sıkıldığımı hatırlıyorum.Ama bu sefer -belki de bilincinde olduğum için- keyifle okudum.Olaylar ne kadar yavaş ilerlemiş olsa da verdiği atmosfer,ana karakter ve harika betimlemelerle kitabı elimden bırakamadım.
Hikaye son Silahşor olan Roland’ın Siyahlı Adamı takip etmesiyle başlıyor.Devamında olaylara dahil olan bi kaç kişiyi görüyor ve yaşananlara tanık oluyoruz.Ara ara Roland’ın çocukluğuna dair kesitleri okuyor, Jake karakteri hakkında bazı bilgiler ediniyoruz.Sonlara doğru ise bazı kehanetler ortaya çıkıyor ve aklımızda bir milyon soru ile kitap bitmiş oluyor.
Şunu söylemek isterim ki eğer bu seriye bol aksiyonlu,sürükleyici,okuması kolay bir fantastik beklentisiyle başlarsanız büyük bir hayal kırıklığı yaşarsınız.Çünkü bu kitapta resmen hikayeye ortasından dalıyor, olanlara bi şekilde anlam vermeye çalışıyor ve yaratılan evreni çözmeye çalışıyorsunuz.Artık ne kadarını çözebilirseniz..Öyle bi karmaşa ve kopukluk söz konusu ki söylenenlerin onda üçünü ya anlıyorsunuz ya da anlamıyorsunuz.O yüzden seriye başlayacaksanız sakin ve sabırlı olduğunuz bi anı seçmenizi öneririm.Çünkü çok uzun bi yolculuk sizi bekliyor.