Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
" Harp etmeyi bilmeyen bir halktan bir ordu yaratıyoruz."
Sayfa 279
Kaybederken kazanmayı şiirden gördüm öyle bir harp meydanına döndü ki ömrüm mağlup bir şah iken galip bir nefer- i merkum yürüyorum sılaya , uyağımda ölüm.
Reklam
"İngilizler aflarını talep edenlere versinler mösyö, affı zalimler değil, mazlumlar verir. Çanakkale'de dövüşürken ne asi ne esirdik, Namuslu bir millet gibi dövüştük, öldük, öldürdük. Ne zamandan beri ve hangi milletle harp edilir de mağlup olduğu zaman ona katil denilir?" "İngiliz kanıyla Türk kanı bir mi madam?" "Mikroskop altında İngiliz kanını görmedim. Rengi bizimki kadar kırmızı mı yoksa mavi mi, bilmiyorum. Fakat Türk kanı ateş gibi sıcak ve kırmızıdır."
Bir peygamber giymiş olduğu zırhını harp etmeden çıkarmaz.
Sayfa 98 - Timaş YayınlarıKitabı okudu
Churchill getir götürünü yapar be !
Eski harp akademisi komutanı orgeneral Ali Fuad Erden der ki:"Çanakkale'de en buhranlı anda, en lüzumlu adam bulundu. Harbin seyrini çeldi." İngiliz Bahriye Bakanı Churchill ise Mustafa Kemal için, "Kaderin Adamı", demişti.
Reklam
Anadolu'nun analarının hali asırlardır böyleydi!..
Aslen Çanakkaleli olan Seyit, babasını Balkan Harbi'nde, ağabeylerinden birini de Cihan Harbi başlayınca Seddülbahir'de yitirmişti. Bir bacağını savaş meydanında bırakan küçük ağabeyi ise kederli bir harp gazisiydi. Aylarca askeri hastanede kaldıktan sonra köye dönmüş, iş göremez bir halde, evin karanlık bir odasında hüzünlere dalmıştı. Seyit evin küçüğüydü. Annesi, onu askere gönderirken iki elini açıp açıp dua etmiş, bir yandan da dizlerine vura vura çırpınmıştı. Anadolu'nun analarının hali asırlardır böyleydi. Bin bir çileyle büyütülen çocuklar, denize atılan taşlar gibi cephelere sürülüyordu. Seyit'in annesi de kendini o kadersizler kervanının bir parçası bellemişti..
Köylü ile asker yol boyunca dertleştiler. Köylü, çocukluğundan beri gün yüzü görmediğini anlatıyordu. "Doğdum harp, aha öleceğim gene harp! Bu toprakların çilesi bitmez yavrum," dedi. "93 harbinde köye zabit geldi. Köyün erkeklerini topladı, hepimizi askere alıverdiler. Gün geldi asker olduk, gün geldi askerden döndük. Bu ömür böyle geçip gitti işte..." Asker onu hiç ses etmeden dinliyordu. "Ben cepheye giderken iki çocuğum vardı. Biri beşikteydi daha. Hepsini ardımda bırakıp Balkan yollarına düştüm. Anlayacağın köyümden bir defa çıktım, o da devlet istedi diye. Orada da Ruslarla savaştık, çok kıtlık gördük yine de ölmedik evelallah!" diyerek başını kaldırdı, yuvalarına gömülmüş gözlerini iyice kıstı ve önünde uzayan boz toprağa baktı. "Vatan vatan ama doğdum istiyor, aha öleceğim gene istiyor. Karacaoğlan'ın dediği gibi hal-i pûr melalimiz. 'Üryan geldim gene üryan giderim Ölmemeye elde fermanım mı var Azrail gelmiş de can talep eyler Benim can vermeye dermanım mı var?' 29
Sayfa 29 - Doğan KitapKitabı okudu
1.000 öğeden 981 ile 990 arasındakiler gösteriliyor.