Atatürk, öncelikle, bilimin tezlerinin bireylerin keyfinden bağımsız olarak kontrol edilebilme özelliklerinin, onların günlük hayatta en nesnel, en doğru kılavuz olarak kabul edilmelerini gerektirdiğini görmüştür. Dikkat edilirse, Atatürk, "Hayatta en hakiki mürşit ilimdir, fendir." demektedir; "Hayatta tek hakiki mürşit ilimdir fendir.'' dememektedir. Buradan, Atatürk'ün bilimin hakikati tamamen bulmuş olduğunu sanmasa bile ona en çok yaklaşabilme potansiyelini içeren bir kilavuz olduğunu idrak ettiğini görüyoruz. Bu nedenle Atatürk bilim dışı, yani kontrolüne imkân olmayan tüm diğer yollara sapmayı, pek haklı olarak gaflet ve dalalet, yani aymazlık ve sapkınlık olarak nitelemiştir.
"Hayatta en hakiki mürşit ilimdir, bilimdir, fendir." İlimle, bilimle, fenle, sanatla insanlara ve dünyamıza faydalı işler yapmak en önemli hedef ve büyük mutluluktur...
“Paşam,
‘Bir Türk dünyaya bedeldir’ sözünün altında,aslında insan zeka, akıl ve becerisinin sonsuzluğuna duyduğun itimat yatıyordu. ‘Hayatta en hakiki mürşit ilimdir,fendir,başka mürşit aramak gaflettir,delalettir’ sözün,kuşkusuz insanlık tarihinden çıkabilecek en önemli derstir.Üstüne basa basa ne demiştin? ‘Her terakki ve kurtuluşun anası hürriyettir.’Sen bize gelişme için mutlak gerekli gördüğün bu özgürlüğü bahşettin.Açtığın yol,yarattığın Cumhuriyet için sana minnettarız ve müteşekkiriz.
- - -
"Ortaçağ filozofları Tanrı ile yarattıkları arasında aşılamaz bir uçurum bulunduğuna işaret etmişti hep. Oysa artık doğayı tanrısal saymak hatta "Tanrı'nın açılımı" olarak görmek mümkündü. Giordano Bruno'nun kaderi dramatik bir örneği olmuştur. Yalnızca Tanrı'nın doğada bulunduğunu ileri sürmekle kalmıyordu Giordano Bruno, uzayın sonsuz olduğunu da söylüyordu. Bu yüzden ağır cezaya çarptırıldı."
"Nasıl bir ceza?"
"1600 yılında Roma'nın çiçek pazarında YAKILDI."
- - -
‘Bir Türk dünyaya bedeldir’ sözünün altında, aslında insan zekâ, akıl ve becerisinin sonsuzluğuna duyduğun itimat yatıyordu. Hayatta en hakiki mürşit ilimdir, fendir, başka mürşit aramak gaflettir, delalettir’ sözün, kuşkusuz insanlık tarihinden çıkabilecek en önemli derstir. Üstüne basa basa ne demiştin? ‘Her terakki ve kurtuluşun anası hürriyettir. Sen bize gelişme için mutlak gerekli gördüğün bu özgürlüğü bahşettin. Açtığın yol, yarattığın Cumhuriyet için sana minnettarız ve müteşekkiriz. Omuzlarıma yüklemiş olduğun görevin küçük bir kısmını tamamladım. Görevimin geri kalan kısmını tamamlamaya ve bayrağı, huzuruna getirdiğim oğlum Asım’ın nesline devretmek için son nefesime kadar elimden geleni yapacağıma söz veririm…”
"Paşam,
'Bir Türk dünyaya bedeldir' sözünün altında, aslında insan zeka, akıl ve becerisinin sonsuzluğuna duyduğun itimat yatıyordu. 'Hayatta en hakiki mürşit ilimdir, fendir, başka mürşit aramak gaflettir, delalettir' sözün, kuşkusuz insanlık tarihinden çıkabilecek en önemli derstir. Üstüne basa basa ne demiştin? 'Her terakki ve kurtuluşun anası hürriyettir?’ Sen bize gelişme için mutlak gerekli gördüğün bu özgürlüğü bahşettin. Açtığın yol, yarattığın Cumhuryet için sana minnettarız ve müteşekkiriz. Omuzlarıma yüklemiş olduğun görevin küçük bir kısmını tamamladım. Görevimin geri kaIan kısmını tamamlamaya ve bayrağı, huzuruna getirdiğim oğlum Asım’ın nesline devretmek için son nefesime kadar elimden geleni yapacağıma söz veririm...”
...
"Paşam,
'Bir Türk dünyaya bedeldir' sözünün altında, aslında insan zekâ, akıl ve becerisinin sonsuzluğuna duyduğun itimat yatıyordu. 'Hayatta en hakiki mürşit ilimdir, fendir, başka mürşit aramak gaflettir, delalettir' sözün, kuşkusuz insanlık tarihinden çıkabilecek en önemli derstir. Üstüne basa basa ne demiştin? 'Her terakki ve kurtuluşun anası hürriyettir.' Sen bize gelişme için mutlak gerekli gördüğün bu özgürlüğü bahşettin. Açtığın yol, yarattığın Cumhuriyet için sana minnettarız ve müteşekkiriz. Omuzlarıma yüklemiş olduğun görevin küçük bir kısmını tamamladım. Görevimin geri kalan kısmını tamamlamaya ve bayrağı, huzuruna getirdiğim oğlum Asım'ın nesline devretmek için son nefesime kadar elimden geleni yapacağıma söz veririm...'
Atatürk, öncelikle, bilimin tezlerinin bireylerin keyfinden bağımsız olarak kontrol edilebilme özelliklerinin, onların günlük hayatta en nesnel, en doğru kılavuz olarak kabul edilmelerini gerektirdiğini görmüştür. Dikkat edilirse, Atatürk “Hayatta en hakikî mürşit ilimdir, fendir” demektedir; “Hayatta tek hakikî mürşit ilimdir fendir” dememektedir. Buradan, Atatürk’ün bilimin hakikati tamamen bulmuş olduğunu sanmasa bile ona en çok yaklaşabilme potansiyelini içeren bir kılavuz olduğunu idrak ettiğini görüyoruz. Bu nedenle Atatürk bilim dışı, yani kontrolüne imkân olmayan tüm diğer yollara sapmayı, pek haklı olarak gaflet ve dalâlet, yani aymazlık ve sapkınlık olarak nitelemiştir