Talon ırmağın suyunun insanların ve hayvanların kanıyla kırmızıya dönmeye başladığını görünce afalladı.
Sayfa 242Kitabı okudu
Hepsinin alışkanlığı budur. Sonra da bunu aşk zannederler.
Annem ondan etkilenmediğimi görünce öfkelendi. "Kadınla erkeğin yan yana gelemediği, birbirleriyle görüşüp konuşamadığı memlekette aşk olmaz," dedi iddialı bir havayla. "Neden biliyor musun? Çünkü erkekler uygun bir kadın görür görmez, iyi-kötü, güzel-çirkin, hiç bakmaz, haftalardır aç kalmış hayvanlar gibi üzerine atlarlar. Hepsinin alışkanlığı budur. Sonra da bunu aşk zannederler. Böyle bir yerde aşk olur mu? Sakın kendini kandırma."
Sayfa 422 - Vecihe Hanım HazretleriKitabı okudu
Reklam
Bilinçsizce çocuk doğuranları görünce ben;
Peki ya devletin (kendisini devlet olarak adlandırmaya cüret etmişti!) cinsel yaşamı herhangi bir kontrolden yoksun bırakabilmesi saçma değil mi? Kimle, ne zaman, ne kadar isterseniz... Kesinlikle bilimsel değil, vahşi hayvanlar gibi. Ve aynen vahşi hayvanlar gibi rastgele çocuk doğurdular.
Sayfa 24 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
Azgın hayvanlar arasına düşüp de onlarla işbirliği etmek istemeyen biri gibi, tek başına bu azgın sürüye karşı kafa tutamayacağını, ne devlete, ne dostlanna, ne de kendine yararı dokunmadan ölüp gideceğini görür, görünce de bunu, kimsenin işine karışmayıp rahatına bakar. Fırtınaya yakalanıp da rüzgârın savurduğu toz, yağmur sağanağından korunmak için bir duvarın arkasına sığınan yolcu gibidir. Çevresinde olup biten yolsuzluklar, haksızlıklar ortasında temiz kalmakla kendini mutlu sayar. Güzel umutlara bağlanıp, iç rahatlığıyla hayattan çıkar gider
Tanrı dünyayı yapıp bitirdiğinde, ellerindeki çamuru yıkadıktan sonra, yeni doğan bütün yaratıkları çağırıp mağrur bir tavırla şöyle sordu: "Söyleyin bakalım kuşlar, hayvanlar, yaptığım dünyayı nasıl buldunuz? Kusurlu bir yanı var mı?" Hepsi birden melemeye, anırmaya, moo demeye, miyavlamaya, ötmeye başladılar: "Hiç yok! Hiç yok!" "Sizden razıyım," dedi Tanrı. "Ben de en ufak bir kusur göremiyorum. Ellerim kutlanacak eller." Ama, başları öne eğik duran horozla domuzun söz söylemediğini görünce: "Hey domuz," diye bağırdı Tanrı "ve siz horoz efendi hazretleri, niçin ağzınızı açmıyorsunuz? Yaratmış olduğum dünya hoşunuza gitmedi mi yoksa, ha? Bir eksiğimi var?" Onlar yine sustular, Şeytan tabii ıslık çalarak kulaklarına talimatını vermiş bulunuyordu. "Bir şey eksik deyin ona, üzüm veren, ezilerek suyu fıçılara doldurulan şarap olan bodur bitkiyi söyleyin ona." "Demek buydu istediğiniz! Şimdi ben size gösteririm serseriler," dedi Tanrı öfkelenerek. "Demek benden şarap istiyorsunuz ha, sarhoşluk, kavga ve kusma ha? Peki o halde asma olsun!" Kollarını sıvadı, biraz çamur aldı ve bir asma yaparak dikti. "Kim fazla içerse" dedi, "lanetim şu olsun: O kimsenin zihni horozunki gibi, yüzü de domuzunki gibi olsun!"
Sayfa 587Kitabı okudu
Echo ve Narcissos
370 - Duyabildiği. Ancak duyduğunu yankılandırırdı. Gördükçe inişli çıkışlı kırlarda dolaşan Narcissos'u tutuştu yüreği, izledi onu gizlice; Daha çok yaklaşıyordu yakıcı yalıma izledikçe Onu. Bundan hızlı yanmazdı yalımın değmesiyle Işıldağın kükürdü, öyle yanmışu yüreği. Kaç kez Yanına sokulmak, tatlı dille yalvarmak istemişti. Engeldi
Sayfa 81 - Payel
Reklam
593 öğeden 171 ile 180 arasındakiler gösteriliyor.