Uluslararası psikanaliz derneğinden ve üniversiteden ayrılan Jung, bir çok deha gibi yaratıcılık hastalığına düçar oldu. İçine kapandı ve kendine özgü yöntemle kişisel analizini gerçekleştirmeye başladı. Her sabah rüyalarını yazıp resimlemdiriyor ve hayallerinden kaynaklanan fantezileri kaleme alıyordu. Amacı, Freud’un “serbest çağrışım” metodu ile yaptığı “kendi kendine analizi” gerçekleştirmek ve bilinçdışının derinliklerine nüfuz edebilmekti.
"O sabah -ağladığını pek hatırlamazdı- gözleri yaşlı,yatakta karısına sokulduğu zaman, kendini öksüz bir çocuk gibi hissetmişti. İkisi de gözlerini boşluğa dikip, susmuşlardı uzun süre. Turgut, her saniyesini dolduran mahzunluğu Nermin'le paylaştığını sanmıştı o sırada. Sanki,çocukluğundan beri, Turgut'a acıklı ve hüzünlü gelen yaşantıların hepsini bir ana sıcaklığıyla içine almıştı Nermin. Turgut, yüzünü, karısının boynunda, saçlarında saklamış ve bütün olanlar ve olacaklardan tatlı tatlı yakınmıştı sessizce. İkimiz olduktan sonra, bütün bu hüzünler, sıcak bir yaklaşma için bahanedir, demek istemişti Nermin'e."
...eski günleri, ilk gençliklerini anarlar. Her şeyi ilk kendilerinin keşfettiğini sandıkları, her şeyin en iyisini, en güçlüsünü, en görülmemişini kendilerinin yapacaklarına inandıkları, o bir daha geri gelmeyecek mutlu gençlik günleri...