"Herkes yorulur çalışırken. Önemli olan huzur, mutluluk değil mi? Mutsuzluk, fiziki yorgunluktan daha çok yorar insanı. Ama mutlu insan yorgunluğunu hissetmez."
Kadınlar bazen eşlerinin kendilerini anlamalarını beklerken yorulur ve huysuzlaşırlar. Şöyle derler: “Ne düşündüğümü, ne istediğimi niye bilemiyorlar?” Bu soruyu sormaktan yorgun düşerler. Ancak, bu çıkmazın bir çözümü vardır, etkili ve verimli bir çözümü.
Eğer bir kadın bu açıdan duyarlı bir eş istiyorsa, ona kadınlann ikiliğinin sırrını açacaktır. Ona içerideki kadından, kendisine eklendiğinde iki yapan birinden söz edecektir. Bunu yapmanın yolu, onda görüldüğü, duyulduğu, bilindiği hissini uyandıran ve aldatıcı ölçüde basit gibi görünen iki soruyu sormayı eşine öğretmesidir. İlk soru şudur: “Ne istiyorsun?” Hemen herkes doğal olarak bu çeşit bir soruyu sorar. Ama daha temel başka bir soru daha vardır: “Derin benliğinin arzuladığı şey nedir?”
Eğer bir kadının ikili doğası gözden kaçırılır ve kadın sadece göründüğü biçimiyle değerlendirilirse, insan büyük bir sürprize hazır olmalıdır, çünkü kadının vahşi doğası, derinlerinden yükselip kendini göstermeye başladığında, çoğu zaman daha önce ifade ettiklerinden tamamen farklı ilgi, his ve fikirleri olduğu görülür.
Ne zaman "Yok, ben bunu yapamam." dediğim bir şey yapsam, içinden değişmiş ve yenilenmiş biri olarak çıkıyorum. Yüzü gençleştiren kremler varsa, ruhu gençleştirici aktiviteler var. Seni, katılaşıp kendine kabul ettirmediğin bir önceki bölümüne geri götüren şeyler. Nil bunu yapmaz, sevmez, yorulur, onluk değil dediğin şeyler. Hani herkes bize, sonra da biz kendimize şöylesin, böylesin demeden önceki ilk sayfaları hayatın. Her şey mümkün, her şey denensin, her şey olur. O zamanlar. Sonra biliyoruz ki, beyinde budama başlıyor ve senin o geniş ve çoklu yolların, gidip gidip geldiğin patikalara dönüyor. Hatta ne patikası, otoyol. İşte bu yüzden dilerim herkesin hayatında, onu kendinden dışarı basmaya davet eden biri olsun. Şiir yazamam diyene yazdıran, dağa çıkamam diyeni tırmandıran. Kalıpların kırılıp yeniden yapıldığını bilen, güvendiğin biri. Seni olduğundan daha fazlası olmaya davet eden.
İkili ilişkilerin “isteseydi yapardı” farkındalığı ayrı yoruyor insanı nokta yalanla dolanla süren her ilişki, yok olmaya mahkûmdur. İnsan böyle süreçlerde yorulmaktan bile yorulur. Bu saatten sonra yapmanız gereken, kendinize iyi davranmak ve gerçekleri kılçıksız masaya yatırmak. Artık daha fazla kimsenin yolunu gözlemeyi nokta ne yazık ki
Aslında hiç bir şeyim yok.
Seni sevmenin ağırlığı dışında.
Yorgun bile değilim.
Canım hiç çay çekmese bile,
Bazen bir çay bahçesinde oturup,
Geleni geçeni izliyorum.
Kalabalık, temaşa.
Herkes bir yerlere koşturuyor,
Acelesi var insanların biliyorum.
İzlerken dalıyorum öylesine,
Herkesin yüzü bir anda sen oluveriyor.
Dünyanın en güzel manzarası karşımda.
Sonra yorulur gibi oluyorum,
Kaçıyorum ordan.
Senden değil, insanlardan.
Neden sonra, bazen bir tenhaya çekiliyorum,
Elimde kalan o tek fotoğrafına bakmaya.
Tek bir fotoğraf var ama,
İçinde yüzlerce sen.
O an fark ediyorum bir kez daha.
Aslında hiç bir şeyim yok.
Senin dışında.
Bir kere görmekle,
Aşk mı olur nefret mi?
Karışık bir şey bunlar,
Hep bu soğuklarda,
Hep bu yalan dolanda.
Yaşlanıyoruz hepimiz bir ömür daha,
Hiç birbirimizi tanımadan.
Merhaba arkadaşlar
Bugün okumaktan keyif aldığım, keşke hiç bitmese dediğim, eski İstanbul'un ruhunu hissettiğim mükemmel bir kitap ile geldim .
Zamansız; Peri'nin görmüş olduğu bir rüya üzerine ,neyin gerçek neyin rüya olduğunu ayırt edemediği bir kitap.
Konuya gelecek olursak. Peri ; Ahmet bey ve Süreyya hanımın tek çocuğu,
herkes benim acım var benim yaralarım var diyorsunuz ama acının ne olduğunu biliyormusun ben burda kendimi ifade edemem ama bedensel olmadığını biliyorum insanın ruhu hep ezilir insan ruhu erir insan ruhu çürür insan artık içinde saklaya saklaya ruhu dışarıya atmak ister dışarıya atarsa belki bı anlık krizle hayatını kaybedebilirsin ama içinde bırakıyorsun bırakıyorsun ve gün güne artık bitiyorsun artık ruhunun acıları çoğaldıkça bedene yansıtıyor ve bedenin yorulur gece çökünce acılarınla baş başa kalınca bedenin buz kesilir ve soğursun sogudukca kendinden nefret edersin insanlardan nefret edersin kendini öldürmek istersin ve basaramasin insanlar der bu azad delirmiş intihar etmiş ama demezler azadın hayatı bitmiş gençliği yok olmuş tükenmiş hep ön yargı hep ön yargı