Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Heyhat, saadet dedikleri el, insanları okşamakta pek hasistir.
Bilsem hiç ayrılır mıydım annemin dizinin dibinden? bu yaşamak kepazeliğine bodoslama atlar mıydım? heyhat, yalnızdım dünyayı benim gibilerle ve beni anlayacak gibilerle dolu sanırdım çok pis yanıldım
Reklam
İnsanlar tarihten ders almaz. Yirmi birinci yüzyıl hâlâ yirminci yüzyılın kötü bir versiyonuna dönüşebilir ama elden ne gelir ki? Zihinler tüm dünyada əsla birbiriyle çakışmayan ütopyalarla doluyordu. Bu bir felaket habercisiydi ama heyhat, bildik bir durumdu. Diğerkâmlık her zaman olduğu gibi yok olmaya yüz tutmuştu. Barış her zaman olduğu gibi incecik bir porselendi.
Sayfa 128 - Domingo Yayıncılık
Yirmi birinci yüzyıl hala yirminci yüzyılın kötü bir versiyonuna dönüşebilir ama elden ne gelir ki? Zihinler tüm dünyada asla birbiriyle çakışmayan ütopyalarla doluyordu. Bu bir felaket habercisiydi ama heyhat, bildik bir durumdu. Diğerkamlık her zaman olduğu gibi yok olmaya yüz tutmuştu. Barış her zaman olduğu gibi incecik bir porselendi.
her an böyle yakıcı bir yok oluşu bek­lemekteyiz. Lakin heyhat! Bilmem ki yandıktan sonra mah­volup rahat edecek miyiz yoksa yine başka bir terkip, başka bir suretle bu sonsuz sahada dolaşıp duracak mıyız?
Sayfa 57 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
İnananlar Kardeştir
Bu ülkenin bütün ırklarını, tek ırk, tek kalp, tek insan hâline getiren İslâmiyet olmuş. Biyolojik bir vahdet değil bu. Ne kanla ilgisi var, ne kafatasıyla. Vahdetlerin en büyüğü, en mukaddesi. İster siyah derili, ister sarı.... inananlar kardeştir. Aynı şeyleri sevmek, aynı şeyler için yaşamak ve ölmek. Türk'ü, Arap'ı Arnavut'u düğüne koşar gibi gazaya koşturan bir inanç; gazaya, yani irşâda. Altı yüzyıl beraber ağlayıp beraber gülmek. Sonra bu muhteşem rüyayı korkunç bir kâbusa kalbeden meşûm bir salgın: Maddecilik. Tarihin dışına çıkan Anadolu, tarihin ve hayatın. Heyhat, bu çöküşte kıyametlerin ihtişamı da yok, şiirsiz ve şikâyetsiz.
Sayfa 181 - İletişimKitabı okudu
Reklam
Benim günlerden beklediğim kadar Günler de benden bir şeyler bekler Fakat heyhat Benim günlere verdiklerimi Onlar bana asla Veremeyecekler
Eve dönüp de kendimi odamda yalnız bulmaktan çok memnundum. İlk arzum yatağımın yanındaki koltuğa çöküp başımı yastığa gömmek ve hüngür hüngür ağlayarak rahatlamaktı; kendimi bu kadarcık şımartmaya şiddetle ihtiyaç duyuyordum ama heyhat! Kendimi tutmam ve duygularımı bir kez daha içime gömmem gerekti - derslikteki öğle yemeğine çağıran o iğrenç zil. Sakin ve gülümseyen bir yüzle aşağıya inmem ve gülüp saçma sapan konuşmam gerekti- ve evet, mümkünse yemek yemem de lazımdı, her şey gayet iyiymiş ve keyifli bir yürüyüşten dönmüşüm gibi. 
Heyhat! Kendine hiç hakim olmayan kişi için dış özgürlüğün manası ne olabilir?
Fikirlerimiz üzerinde mutlak iktidara sahibiz ama heyhat! Tembelliğe ve nefse karşı mücadelede fikirlerimizin gücü neredeyse ihmal edilebilir düzeydedir: Bakalım, benliğine egemen olma işinde duygusal hallerin sunduğu kaynakları incelerken talihimiz daha yaver gidecek mi?
Reklam
Timur'dan Yıldırım Bayezid'e mektup
"Bir karıncadan başka bir şey değilken, niçin filleri kışkırtmaya çalışıyorsun? Heyhat, seni ayaklarının altında çiğneyecekler.”
İranlı tarihçi Şerefeddin'den
Müthiş..
"Bir yere dönmek, baştan sona yanılgıdan ibaret. İnsan, döndüğünü zannederken, aslında sadece kaybettiği şeyi arıyor. Esasen aradığı yerin, kaybettiği şeyin ve tabii kendisinin üzerinden çok sular aktığı, zahir ve tezahür fazlasıyla aşındığı için, bulmanın imkânsızlığını görmeye Nobelli fizikçi zekâsı gerekmiyor. Heyhat, zekâ tek başına işe yaramıyor. Hatta zekâ denen kibirli illet, çoğu kez işleri karıştırmaktan başka işe yaramıyor. Aklına güvenip gönlünden çelme yiyen herkes bunu bilir. Bilmenin beyhudeliğini bilen herkes.."
Bayıldımmmm bu dizelere
Heyhat! Kaleme davranan bir kadın Öyle küstah bir mahluk sayılır ki , Hiçbir erdem örtemez hatasını Cinsini,yolunu şaşırmış derler , Görgü ,moda ,dans,oyun ve giysiler , Arzulamamız gereken hünerler ; Yazmak ,okumak ,sormak ve düşünmek , Örter güzelliği,tüketir vakti Lady Winschilsea .
O esrarlı yangına bu can nasıl dayandı? Sahile vurdu kalbim,su yandı,kum da yandı. Bir mum gibi eriyip aktı uykusuzluğum, Ölüme başkaldıran dertli uykum da yandı. Yurdundan mahrum edip dolaştırdın Cem gibi. Ruhumla söndü alev,sonra ruhum da yandı. Kül oldu bir yiğidin figanıyla her umut. Bülbülün küllerine konan puhum da yandı. Böylesi bir yangını görmedi Nemrut bile. Kaktüsün gölgesinde nazlı âhım da yandı. Âhımdır zannederdim en belalı kıvılcım, Kirpiğine dokunan kanlı âhım da yandı. Bir damla su ver bana ey çöl! Bari sen küsme. Kalmadı hiçbir şeyim bak,günahım da yandı. Yenilgiler bir tufan gibi çöktü üstüme. Ülkem yıkıldı heyhat! Ordugâhım da yandı. Köleleri her akşam duman kıldı gözlerin, Başıma tâc ettiğim padişahım da yandı. İlk defa böylesine tutuştu gökkuşağı. Renklerim siyah oldu ve siyahım da yandı. O'ndan başka ne varsa yandı, Yandık sen ve ben. O'nu göreyim diye,kıblegâhım da yandı.
Heyhat, ümit öyle elzem, yaşamak lezzeti öylesine keskindi ki, her bozgundan sonra henüz yazılmamış bir hikaye için acele kan aranıyordu...
Sayfa 330Kitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.