"Karım nerede?"
"Buradayım!" dedi Bayan Defarge. Her zamanki gibi soğukkanlıydı, ama bugün örgü örmüyordu. Sağ elinde bir balta, kuşağında ise bir tabanca ve bir de kama duruyordu.
İlerde balkonuma dört başı mamur ahşap,yaşanmışlıklarıyla var olan sallanan sandalye iliştireceğim.Cır cır böceklerine gıcırdayan sandalyemin sesi karışacak ben de gözlüklerimin altından doğayı temaşa edeceğim.Heyt be:))
Bence artık adı sanı bilinmeyen Türk Klasikleri dosyasını açmak vakti geldi. Bize de sayın @isbankasikulturyayinlari yol gösteriyorken hazır. Gelin yahu siz de. Vallahi çekinecek bir şey yok. Girince alışıyorsun.
Aman da ne kadar güzel bir roman. Yahu tamam teknik kusurlar, bilindik sonlar yok mu dedik. Siz de canım. Hep mi roman olduğunu hissettirmeyen roman okuyacağız. Roman işte.
Bir süre bu kitabı abartacağım. Müthiş bir sırat-ı müstakim abimiz var bu romanda. Önünde Elmalılı'nın Fatiha tefsirindeki kapılar, kapılarda perdeler, perde arkalarında haramlar, vatana ihanetler, (Gerçi ikisi aynı şey, vatana ihanet haramdır.), nefsin arzuları duruyor Mansur kardeşimizin. Fakat zerre oyalanmadan, milim kaymadan yola revan. Heyt be dedim. Cemil Meriç görse (Görmüştür tabi Cemil Meriç bu.), vatanlarını yaşanmaz bulanlar, vatanlarını yaşanmazlaştıranlardır Mansur'um, sen devam et derdi. (Demiştir, Bu Ülke şahit, dedi.)
Sadece, kurguyu fazla hızlı bulduğumu söylemeliyim.
Bazı şeyleri eksiltmek iyi olurmuş ama hem ilk romanı hem de dönemi açısından anlaşılabilir. 90ların sonuna kadar yeşilçam izlemiş bir nesil için sorun değildir.
Sevdim.
Açtığı kapıyla eş zamanlı olarak başındaki silah patladığında bedeni içeri düştü. Oluşan toz bulutunun dağılmasıyla alanın içinde her biri bir köşeye bağlı bir şekilde bağlanmış Barut Timi öne düşen bu bedene baktı. Sonra ise önünde dikilen gölgeye. Ortamda birkaç saniyelik ağır bir sessizlik oluştu.
"Bu kadar tatil yeter beyler." diyerek içeri girdi Murathan. "Toplanın."
Duydukları sesle hepsinin yüzü aydınlandı. Böyle bir durumun içinde değilmiş gibi ciddi ciddi güldüler.
"Heyt be komutanım!" derken Barbaros oldukça keyifliydi.
"Sıkılmaya başlamıştım. İyi bari." dedi Hasan.
"Boşuna ben bu adama t*şağına kurban demiyorum." derken Zülfikar da keyifliydi.
Ekrem İmamoğlu abimiz Kuran okuyarak seçim çalışması yaptığına göre rakibi Murat Kurum ağabeyin hatimle teravih namazı kıldırmasını bekliyorum. Heyt be, cehape'ye bak; ülkenin İslâmî seviyesini belirliyor resmen.
— Dayı… Dayı nasıl bir adamsın ya sen…
— Yeğen sana bir şey söyleyeyim mi? Ömer seninle gurur duyuyor. İnan…
— Ciddi mi diyorsun sen? Ha? Şizofren ettin beni Dayı… Dayı büyük adamsın… Vallaha büyük adamsın. Şerefe…
— Hadi şerefe!
— Şerefe!
— Heyt be!