Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Laiklik
başlık: laiklik laik olmak ne demektir? laiklik kimi zaman dini reddeden bir şeymiş gibi tanımlanıp laik insanlar da neye inanmayıp ne yapmadıkları üzerinden değerlendirilir. bu tanım doğrultusunda, laikler hiçbir tanrıya ya da meleğe inanmaz, kiliselere ya da camilere gitmez ve dini ritüel ve adetlere katılmazlar. bu açıdan laik dünya boş,
Sayfa 191 - kolektifKitabı okudu
Ama günümüzde tarih felsefesine ilişkin en etkili yapıtların sahibi olarak Ernst Bloch karşımızdadır. Bloch, hem "pozitivist aldatmaca"ya hem de neredeyse tarihin teknik bir belirleme ile saptanabileceğine inanılan bir "son"a doğru gittiğini ileri süren hiliastik savlara karşı umut ilkesi'ni ileri sürüyor. Bloch'a
Sayfa 436 - pdfKitabı okudu
Reklam
Origenes: Celsus'a reddiye
Celsus'un Yahudi karakteri, Isa'nın yaşamına dair Yeni Ahit'te anlatılanlar kabul edilecek olsa bile, ölümünün sonrasıyla ilgili tüm anlatılanların "öğrencilerin uydurması' sayılması gerektiğini öne sürmüştür. Ona göre, Hıristiyanlar kutsal kitapları olan İncil'i tahrif edip değiştirmişlerdir. Bunu yaparken amaçları İsa'ya karşı yükselen itirazları cevaplayabilme endişesidir. Nihayet İsa'yı suçlu bulup onu ölüme mahkûm edenler Celsus'un Yahudi karakterine göre de Yahudilerdir. Celsus, Hıristiyanların Kitab-ı Mukaddes'i yorumlayış biçimlerini de tatmin edici bulmamıştır. Celsus'a göre, onların Kitab-ı Mukaddes'le bağlantıları gevşek ve hatta hayale dayanan bir bağlama sahiptir. Celsus burada muhtemelen yerel sinagoglarda Hıristiyanlar ile Yahudiler arasında çok zamandır devam ederek keskinleşen tartışma ve iddiaları yeniden gündeme getirmiş olmaktadır. Origenes ise her ne kadar onun bu yöndeki eleştirilerine cevap verme çabası göstermişse de, Hıristiyanların Kitab-ı Mukaddes'i okuma usullerine yönelik eleştirileri durdurmayı başaramamıştır. Nitekim Celsus'tan 1600 yıl sonra Nierkegaard'ın da bu sorunu dile getirdiği görülmektedir."
Sayfa 119Kitabı okudu
"Onlar, Allah'ı bırakıp bilginlerini, rahiplerini, Meryem'in oğlu Mesih'i ilâh edindiler. Halbuki bunlar da bir olan Allah'a ibâdetten başkası ile emrolunmamışlardır. Ondan başka hiçbir ilâh yok." (Tevbe,31) "Heva ve hevesini ilâhı edinen kimseyi gördün mü? Şimdi onun üzerine sen mi bir bekçi olacaksın?" (Furkan,43) Birinci ayetten, Yahudi ve Hristiyanların alimlerini ve din adamlarını nasıl Allah'tan başka ilâh edindiklerini açıkça anlıyoruz. Nitekim aynı husus, İmam Tirmizi ve İbn-u Cerir'in, Adiyy b. Hatem (r.a.) den rivâyet ettikleri hadiste şöyle açıklanıyor: "Adiyy b. Hatem boynunda altın bir haç olduğu halde Resulullah'ın yanına girdi. Resulullah, yukarıda bahsi geçen ayeti okuyordu. Adiyy diyor ki "Onlar (hıristiyanlar) din adamlarına tapmazlar" dedim. Resulullah: "Hayır taparlar: Din adamları, halka helâli haram, haramı helal kılar; halk da onlara uyar. İşte Hıristiyanların din adamlarına ibâdeti budur." İkinci ayetin mânâsı gayet açıktır. Şöyle ki: Nefsinin arzularına uyan ve nefsinin isteklerini her şeyin üstünde gören kimse, nefsini kendisi için ilâh edinmiş olur.
Iulianus'un Hristiyanlık eleştirisi
Hıristiyanlar, Musa'nın Mesih'in gelişini önceden haber verdiği iddiasını her daim canlı tutmuşlardır. Musa ise Yahudi kutsal yazılarına göre birçok defa yalnızca bir tek Tanrı'ya tapılmasını istemiştir. Bu durumda Peygamber Musa'nın Mesih'in gelişine işaret ettiği söylenemez. Çünkü Musa, kendisinden sonra tıpkı kendisi gibi bir peygamber geleceğini belirtmiştir. Ayrıca o, bu gelecek kişiyi “tanrı" veya "tanrısal bir varlık" olarak nitelendirmemiştir. Halbuki Hıristiyanlar, Musa'nın bu kehanetinde müşahede ettikleri Mesih'i ilahi varlık olarak tanımlamışlardır. Bu takdirde Iulianus'a göre, Musa'nın kehanetini Meryem'in oğlu Isa'ya yormak hiçbir açıdan makul bir girişim değildir. Üstelik Israil'in Tanrı'sı kendisinden başka hiçbir varlığı tapılmaması gerektiğini söylerken Hıristiyanların "Tanrı Oğlu" dedikleri Mesih'in önünde diz çökmeleri tutarsızlıktır.
45 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.