~Korkuyorum Tanrı Duyacak ~
Bitmesini hiç istemediğim bir kitap ama tekrar tekrar okuyacağım ve hatta yanımdan hiç ayırmayacağım bir kitap.
Okuduğum şiir kitaplarına hiç benzemiyor. Cümlelerin uzunluğu tekrar tekrar okunmasını gerektiriyor. Her okuyuşta farklı farklı anlamlar ve hisler barındıran şiirler var içimde.
Bir sevgi bir veda bu kadar
"Seven kişi sevdiğini kıskanır." Tamam buna sözümüz yok ama kıskançlık çoğu zaman felaketle biter, Othello'da olduğu gibi.
Kıskançlık insan gözüne bir perde indirir ve bu perde hiç şüphesiz kapkaradır. kıskançlık her zaman beraberinde öfke getirir, Ee öfkeyle kalkan zararla otururmuş.
Shakespeare hiç şüphesiz bize bu kıskançlığı ve
Bu hayat benim , kimsenin bilmediği kara kutum.
Ben bu hayatta burada doğdum , burada büyüdüm, defalarca burada ölümle yüzleştim.
Bütün umutlarımı , hayallerimi öldürdüm , sonra tekrar tekrar dirilttim.
Umutsuz aşklarda, umutlu hisler yaşadım , aldatıldım, ‘’ o kadın’’ nezninde bütün kadınlara yeri geldi sataştım.
Gün oldu çok
3.4.21
Bu gece yağmurum çok sevgili, bu gece hasret çok, vuslat diye hayal edilen o beyaz gecenin hasıl olacağı gün bugün; sen yoksun, beyazlık yok, vuslat yok. Bir uzun yol çizmişler iki gövde arasına, sanki her türlü nedamet orada, sanki her türlü ermanlık da orada, sanki yokuşlarla düzlükler birbiri içeri ve sanki bize hep dikenli tellerle
Quasimodo,
Aşık olunamayan adam;
içinde yaşadığı çağ gibidir, çarpıktır, biçimsizdir, bir gözü kördür, sağırdır, sevgisizdir, ruhu karanlıktır. Uzaktan bakmak istersiniz. Acınasıdır ama sevilesi değil.Halktır.
Phoebus,
Aşık olmayan adam;
ün düşkünüdür, gösterişlidir, bencildir, kibirlidir, kan emicidir, vicdansızdır. Çekinilesi ve
“Birey her zaman sürü tarafından yutulmamak için mücadele etmelidir.” -
Friedrich Nietzsche
Jack London’ın başyapıtı olduğu söylenir genelde Martin Eden için. Hayatından büyük izler taşıdığı için de “yarı otobiyografik bir roman” olarak değerlendirilir. Ve büyük bir aşk ve mücadele romanı olduğu da dile getirilir birçok yerde. Bunlara ek olarak daha birçok
"Markette meyve seçerken en alttakilerini, görünmeyen diplerdekini almaya çalıştığımı farkettim. Bu alışkanlık bana kimden geçti diye yoklamama gerek bile kalmadı. Tabi ki babaannem💙 "Önlerde olanları alma, göz kalmıştır onlarda. Alan olur, almayan olur. Canı çekmiştir, hasta olduğu için yiyemiyordur" derdi. Hepsinin bakışından, dokunuşundan bir his kalmıştır. Bu hisler yiyeni mutlaka etkileyecektir. Bunun gelenekten gelen naif bir düşünce olduğunu kabul etmek gerek. Şimdi olayı meyvelere olan etkisinden, insanlara olanına çevirip düşünelim. Bazı insanların bakışı ve dokunuşu şifa gibi gelirken, bazılarının bir o kadar ağır ve rahatsız edicidir. Bunun nedeni belki imreniş, belki hasettir ki her şeyin maddi manevi karşılığı olduğunu da düşünürsek karşı tarafında imrendirme arzusunun olduğu ihtimallerden. Bu da tarafların imtihanı, egosuyla mücadelesi elbet. Bize düşen herkesin iyiliğini isteyen ve yaşadığı güzellikleri başkalarınında yaşamasını arzu eden, temiz kalplerin çoğalmasını temenni etmek. Allah iyilerden eylesin ve her daim iyilerle karşılaştırsın ! 🙏☺️✌️🖌