Aşkı en güzel kim tasvir etmiştir diye sorsalar düşünmeksizin Raif Efendi derim.
" Benim beklediğim aşk başka! O bütün mantıkların dışında, tarifi imkânsız ve mahiyeti bilinmeyen bir şey. Sevmek ve hoşlanmak başka; istemek bütün ruhuyla, bütün vücuduyla, her şeyiyle istemek başka… Aşk bence bu istemektir. Mukavemet edilmez bir istemek! "
Başından sonuna sevdayı, sabrı, özlemi ve sadakati bulduğumuz, bir gün böyle sevip sevilebilir miyim diye hayaller kurduğumuz, okurken eşsiz duygularla her sayfasına eşlik ettiğimiz bir Sabahattin Ali efsanesi... Kısacık ömrüne 3 roman sığdırabilmiş olmasının üzüntüsünü hissediyorsunuz romanları bitince. Acaba yaşasaydı bundan daha iyisi gelir miydi düşüncesiyle baş başa kalıyorsunuz. Öyle bir kitap ki okumayanlar bile onlarca satırını ezbere biliyor. Öyle bir eser ki ünü, yazarının önüne geçiyor :)
Bir gün önce portresine aşık olduğu kadınla aynı bankta rast gelme şansına nail olmuş Raif Efendinin masum yüreği ve pişmanlıklarla, kendini cezalandırmakla son bulan bir ömür. Bir insana adanmış, sadakatin ve sevginin en saf halinin yaşanmış olduğu bir ömür...
Günün birinde benim de bir Raif Efendi'm olur mu diye düşünmekten kendini alamıyor insan. Bir gün bir bankta denk gelebilme ümidiyle...
"Tesadüf seni önüme çıkarmasaydı, gene aynı şekilde, fakat her şeyden habersiz, yaşayıp gidecektim. Sen bana dünyada başka bir hayatın da mevcut olduğunu, benim bir de ruhum bulunduğunu öğrettin."