Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Hem bu yüzden ayrılıkların acısı da dayanılmaz boyutlar alıyor. Çünkü bilinçaltı diğer yarısını kaybettiği inancıyla yaşadığı hayal kırıklığını ikiye, üçe katlayarak ıstırap deneyimini büyütüyor. “Biz bir elmanın iki yarısıyız” inancıyla ilişkiye sarılan kişiler, ayrılıklarda hüsrandan ziyade eksilme duygusu yaşıyorlar. Doğal olarak ilişki içinde de kaçınılma şekilde şiddetli bir kaybetme korkusuna maruz kalıyorlar.
Ruh, maddi nesnelerle fazlaca ilişki kurmaktan dolayı kabalaşırsa ve hazzı yanlışlıkla bedende konumlandırırsa, hüsrandan başka bir şey elde edemez; beden, güzelliğin sunduğu vaadi yerine getiremez. Ama eğer ki ruh, güzelliğin zihinde uyandırdığı o hayal ve çağrışımların ima ettiği şeyi kabul ederek bedenin ötesine geçer ve karakterin emarelerine hayranlık duymaya başlarsa ve aşıklar birbirlerinin sözlerini ve davranışlarını temaşa ederlerse, o zaman Güzelliğin gerçek sarayına buyur edilirler ve o güzelliğe duydukları sevgi günden güne alevlenir.
Sayfa 153Kitabı okudu
Reklam
Molla Feyzullah bir gün, Meryem’e Kuran’daki kelimelerin anlamını kavrayamadığını itiraf etti. Ama yine de, Arapça sözcüklerin makamı, o büyüleyici tınıları, dilde yuvarlanış biçimleri hoşuna gidiyordu. Onu rahatlattıklarını, yüreğini hafiflettiklerini söyledi. “Seni de rahatlatacaklar, Meryem co. İhtiyacın olduğunda onları çağırırsın; seni hiçbir zaman hayal kırıklığına uğratmazlar. Tanrı’nın sözleri seni asla yarı yolda bırakmaz, kızım.”
Molla Feyzullah bir gün, Meryem’e Kuran’daki kelimelerin anlamını kavrayamadığını itiraf etti. Ama yine de, Arapça sözcüklerin makamı, o büyüleyici tınıları, dilde yuvarlanış biçimleri hoşuna gidiyordu. Onu rahatlattıklarını, yüreğini hafiflettiklerini söyledi. “Seni de rahatlatacaklar, Meryem co. İhtiyacın olduğunda onları çağırırsın; seni hiçbir zaman hayal kırıklığına uğratmazlar. Tanrı’nın sözleri seni asla yarı yolda bırakmaz, kızım.”
Bencil intihar tipi
Bireyin toplumsal birimle çok iyi bütünleşmediği toplumlarda ve gruplarda bulunma olasılığı vardır. Bu bütünleşme eksikliği, bireyin toplumun parçası olmadığı şeklinde bir duyguya yola açar. Durkheim, bir insanın en iyi yönlerinin -ahlakımız, değerlerimiz ve ahlak duygunuz- toplumdan geldiğine inandı. Bütünleşmiş bir toplum, bize bu şeyleri sağlamanı yanı sıra günlük olarak küçük gurur kırıklıkları ve önemsiz hayal kırıklıklarının üstesinden gelmemizi sağlayan genel bir ahlaki destek hissi sağlar. Bu olmaksızın en küçük hüsranda intihara eğilim duyarız.
Hüsran üzerine
Hüsrana katlanamıyorsanız, tatmine ulaşmak için başkalarına bağımlı olmaya ve başkalarının katılımına katlanamıyorsanız, kendinizi zaten her şeye sahip ve her şeyi bilir konumda görmeniz gerekir (bu durumun teolojik biçimi, Tanrı’nın yarattığı canlılara ihtiyaç duyup duymadığı ve duyuyorsa böyle bir ihtiyaç içindeyken nasıl Tanrı olunabileceği sorunsalıdır). Birey kendi sınırları içinde hüsrana alimi mutlaklıkla, alimi mutlaklık yanılsamasıyla çare bulur (bir yerlerde hüsrandan muaf bir figür olmalıdır ve bu figür de Tanrı’dır; hüsran duyması gerekmeyen biri olduğunu hayal etme ihtiyacı duyarız).
Reklam
Kadim ziyaretçileri olan hayal kırıklıkları, hüsranları, olmayışları, hiçbir zaman hiç kimseye derdini anlatamamanın vermiş olduğu yılgınlık hissi kafasının içindeki yuvarlak masanın etrafında kendilerine ayrılan sandalyelere birer birer kuruldular. Aslında dünyadan bir hevesi kalmamıştı. Hani şimdi göçüp gitse neredeyse "Oh be!" diyecek raddedeydi. Eni konu ölmek istiyordu; ama o dış görünüşünün verdiği izlenime taban tabana zıt korkak yapısı yok mu, bir parça da kalbine imanla birleşip bu fikri aklına getirmesine bile mani oluyordu. Biraz cesaret sahibi olmak için çok şeyini verirdi şüphesiz. Ancak geldiği noktada ne verirse versin zaman, hayat ve karakter tersine dönemezdi.
Çağlar değişse de insan aynı insan...
.. İslama olan inançsızlıklarını,kin ve nefretlerini içlerinde gizleyerek, samimi dindar görüntüsünde halkın arasına karışan birçok münafık, her şeyden önce İslam inancını bozmayı ve Müslümanların kalplerindeki inançlarına şüphe ve tereddütler sokmayı başlıca amaç edinmişlerdi. Bu amaçla akla hayale sığmayan, kafaları bulandıracak, Peygamber’in söylemesine imkan olmayan onbinlerce uydurmayı hadis adı altında Peygamber’e fatura ettiler. Kuran’daki ayetler, daha Peygamber’imiz sağken münafıkların nasıl Müslümanlar’ın arasına karıştığını göstermektedir.
60 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.