Hayır, insan sade ölürken ayrılmıyor, arkada bırakmıyordu. Belki bütün ömrünce her an birçok şeyler onu arkada bırakıyordu. Sonra olduğu yerde birdenbire kabuklaşıyor, çok ince, görünmez bir şeyle etrafında olanlardan ayrılıyordu. "Biz mi gidiyoruz, onlar mı?.. " Sual buydu...
🌹İçin huzur dolu olsun, başkalarının sağlayabileceği yardıma ya da dinginliğe gereksinimin olmasın.
Kısaca dimdik durmalısın, başkaları ayakta tutmamalı seni.
Vücutlarımız, birbirimize en kolay verebileceğimiz şeydir; asıl mesele, hayatımızı verebilmektir. Baştan aşağı bir aşkın olabilmek, bir aynanın içine iki kişi girip oradan tek bir ruh olarak çıkmaktır!
Gelgelelim, yine aşırı uçta bir örnek aldık: Bu akıllıların büyük çoğunluğunda olaylar böylesine trajik gelişmez. Yıllar sonra karaciğerleri az veya çok bozulur, hepsi o kadar... Ama bu insanlar yine de gençlik yıllarından başlayarak durulma çağına gelene kadar orijinallik isteğiyle yıllarca çılgınlıklar yaparlar. Çok tuhaf olaylarla karşılaşıldığı da olur: Dürüst bazı insanlar sırf orijinal olma isteğinden alçakça bir iş yapmaya bile hazırdır. Hatta kimi zaman bu mutsuz insanlardan bazıları yalnızca dürüst değil, iyi yürekli de olurlar, ailelerinin kaderi onlara bağlıdır, çalışarak sadece ailelerinin değil, başkalarının bile geçimini sağlamaktadırlar, peki ama neye yarar bu? Yaşamlarının sonuna kadar huzur bulamazlar! İnsan olarak sorumluluklarını çok iyi yerine getirdikleri düşüncesi yatıştırmaz, teselli etmez onları. Tersine, sinirlerini bozar: “İşte bunun için uğraştım durdum bir ömür boyu...
Size gökten su indiren O'dur ve hayvan otlattığınız çayırlar O'nun sayesinde gelişir. Allah su ile sizin için ekinler, zeytinler, hurmalar, üzümler ve çeşit çeşit meyveler bitirmektedir. Bunda düşünen kimseler için -Allah'ı tanıtan- deliller vardır.
Nahl/10-11
“Karşılaştığım bakışların hiçbirinde hüzünden eser yoktu, aynı şekilde hiçbir omuzda da hiçbir yük… Hatta bu huzur dolu gönüllerde belki de hiçbir bulanık düşünce ya da gizli bir acı bile bulunmuyordu. Ve ben bu genç ve yeni yeni filizlenmeye başlamış insanların arasında yürüyordum. İlerledikçe bu düşüncelere sarılıyor ve bana büyük bir haksızlık yapıldı fikrine varıyordum.”