...
Bir ikindi güneşi usulca çekilirken
Gökyüzünün maviliğinden
Ben sana geliyordum, senin için
Beni bekliyordun yine
Gecikmiştim bir kez daha
Daha önce nelere yetişebilmiştim ki
Sana tam vaktinde gelecektim
Dert etmiyorduk bu gecikmeleri
Bazen ben, bazen sen işte
Geç
“Kim alimleri (layıkıyla) karşılarsa, muhakkak ki beni karşılamıştır. Kim alimleri ziyaret ederse, muhakkak ki beni ziyaret etmiştir. Kim alimlerle oturursa şüphesiz o benimle oturmuştur. Benimle oturan ise Rabbimle oturmuş gibi olur.”
(Kenzu’l-Ummal, h. No: 28883)
*
Mümkünler dünyasında kiraz ağacı yapraklarının dökülmesiyle fezadan
_İnsan, ya insan gibi akıllıca söylemeli yahut hayvanlar gibi susmalıdır!
_Sessizce bir köşede oturan sağırlarla dilsizler, gevezeden daha üstündür.
_Her ormanı boş sanma, belki de kuytuluklarında bir kaplan uyuyordur.
_Hastaya şeker vermek günah olur, çünkü ona acı ilaç fayda verecektir.
_İnsanlarla münasebetin ateşle münasebetin gibi olsun. Çok
Sen, sen olarak yok olmak zorundasın, o zaman gerçek ortaya çıkar. Gerçeğin ne olduğuna dair hiçbir fikre sahip değilsin, rüyalarında bile. Sen gerçek dışısın ve gerçek dışılıkta yaşıyorsun. Rüyalarda yaşıyorsun, uykuya dalmış vaziyettesin. Uyanışın nasıl bir şey olacağını kavrayamazsın.
Yalnızca bir tek şey söylenebilir: Bildiğin hiçbir şeyi
Hikâyenin başkarakteri Hayri İrdal’ın akıl sağlığı gerekçesiyle sevk edildiği hastanede tanıştığı Doktor Ramiz ile Don Kişot arasında benzerlik kurulabilir. Şöyle ki, Doktor Ramiz her şeyin çözümünün psikanalizde olduğunu düşünmekte ve bütün belirtileri bu yönde yorumlamaktadır.
Bildiğiniz gibi, Don Kişot da kafasını şövalye hikâyeleriyle bozmuş
Seni Öldürmeye Gelen Sende HAYAT bulsun
İslâm âleminin yetiştirdiği en büyük hukukçu ve Hanefî mezhebinin kurucusu olan İmâm-ı Âzam Ebû Hanîfe Hazretleri, âlim ve fâzıl bir insandı. Yaşadığı dönemde onun üstün meziyetlerini bilenler ve onu lâyıkıyla takdîr edenler bulunduğu gibi, onu kıskanıp çekemeyen hasımları da vardı. İşte bu
Üzüntü üstüne üzüntü, gözyaşı üstüne gözyaşı... Ebû Tâlib'in acısı henüz soğumamış iken, taze toprak kokusu henüz gülümün dimağındayken acı tatlı günleri paylaştığı, çocuklarının annesi, hayat arkadaşı ve iman yoldaşı Hatice de yatağa düşmüş, kuşça canı çırpınmaya başlamıştı. Gülüm ellisine yaklaşmıştı ve yirmi beş yıllık eşi Hatice ahiret
Üşüyorum...
Beynimin içinde beni tutarsız şeylerle meşgul eden düşünceler ırak kaçtı
Soluyamıyorum ve bununla birlikte yersiz, arsız düşünceler gırtlağımı bırakmıyor
Etraf besbelli dokunsam porselen gibi dağılır ama saf beyazlık ruhumu çıldırtıyor
Ne yapacağımı bilmiyorum sanki, şey, bir şeyler beni susturuyor
Şah damarımdan beynime sızan ince
Gelin tanış olalım İsi kolay kılalım Sevelim sevilelim Dünya kimseye kalmaz Yunus Emre "dam zengindi. Dünyayı versen doymuyordu. Ver Allah'ım, ver Allah'ım, kulun helal haram demez, yer Allah'ım, diyordu. İstiyordu, her gün daha çok istiyordu. Malına mal, zenginliğine zenginlik katıyordu sürekli. Kimseye bir şey koklatmıyordu.
Biriktiriyordu
İnancın en zoru herkes putlara taparken senin tam bir teslimiyetle Allaha inanıyor olmandır hoş görünün en zoru herkes sana taş atarken deli derken senin onların iyiliği ve hidayeti için dua etmendir kul her an imtihan ile sınanırken bu imtihanlar ın en zorlarından biriside evlat imtihanıdır dinimiz cennet annelerin ayağı altındadır derken her gün