Ey hiç bir şeyden haberi olmayan, çalış çabala da aşktan haberdar ol... yolcu olmadıkça nerde kılavuz olacaksın sen?
Oğul, kendine gel de çalış, hakikatler mektebinde bugün aşk edibi olasın!
Yol erleri gibi varlık bakırından elini yıka, arın da aşk kimyasını bulup altın haline gel!
Uykun, yemeğin... huzur ve istirahatin, seni kendi mertebenden uzaklaştırdı gitti!
Huzurunu, istirahatini terk edersen kendine gelir, mertebeni bulursun.
Tanrı aşkının nuru gönlünle canına aksederse Tanrı’ya ant olsun, gökyüzündeki güneşten daha parlak, daha güzel bir hale gelirsin!
Bir an Tanrı denizine dal, yedi denizin, suyu, bir tek kılını bile ıslatır sanma!
Ululuk sahibi Tanrı’nın yolunda başsız, ayaksız bir hale geldin mi baştan ayağa kadar Tanrı nuru olursun!
Her bakışta Tanrı cemalini görürsen gayri hiç şüphe etme, nazar sahibi oldun gitti.
Varlığının yapısı, mevhum varlığın, benliğin alt üst olursa; ben de alt üst olur, yıkılır, mahvolurum sanma, gönlüne böyle bir şüphe getirme sakın!
Hâfız, başında vuslat havası varsa hüner ehlinin kapısına toprak olman gerek!