Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Hz. Mevlana diyor ki : "Akıllı adam bana sövse bile ben ona razıyım. Çünkü akılda, bana feyz veren Allah'ın feyzi vardır. Ahmak adam ise, ağzıma helva verecek olursa, o helva beni hasta eder."
Avam ibâdetlerle, kıldıkları namazlarla, tuttukları oruçlarla, yaptıkları haclarla gurura kapılırlar da, kendilerini diğer müminlerden üstün görürlerse, o zaman onların ibadetleri, benliğe kapıldıkları için, has kişilerce günah sayılmaktadır. Bu yüzden hulûs ile yapılmayan, gösteriş için yapılan bu çeşit ibadetler, has kişilerin nazarında günah olarak görülmektedir. Çünkü bunlar ibadetleri kendilerinden bilmekte, şekle bağlanıp kaldıkları, imanı "taklid"den "tahkik"e götürmedikleri için, şirke bile düşmektedirler. Halbuki tevhîd yolunda bulunan sûfî, puta tapana bile "kafir" dememektedir. Bunlar; sadece şekilden ibaret olan ibadetleri ile kendilerini Hakk'a vasıl olmuş bilirler. Halbuki onlar benlik yüzünden Hakk'tan çok uzağa düşmüşlerdir. Bunlarda bazı ilahî isimlerin tecellîsi zuhûra gelirse, o zuhur vasıtasıyla kendilerin; Allah'a ulaşmış zannederler. Has kişiler hakikati bildikleri için, avamın Hakk'a vasıl oluş vehmini görmezler, perde arkasında kalırlar. Onlar, yani has kişiler bilirler ki; "Allah ile insan arasında en büyük perde, en büyük engel benliktir." Hz. Mevlâna bir rubaîsinde şöyle buyuruyor: " "Bir kimse kendi benliğinden mutlak surette fani olmadıkça, onun için (tevhîd) Hakk'a ulaşmak imkansızdır. Tevhîd, hulûl değildir. Tevhîd; benlikten kurtulmak, varlığından sıyrılmak, yok olmak demektir; yoksa boş ve manasız sözlerle, batıl, hak olmaz." Cüneyd Hazretleri de; "Allah ile senin aranda en büyük perde, senin kendi varlığın, kendi benliğindir." diye buyurmuştur.
Reklam
Analık cennetleri oluşturma kabiliyetidir ki, dünya, analık vasfıyla cenneti bulmak için tek fırsattır. Peygamber ''Cennet anaların ayakları altındadır''' derken anneliğin değerini bu yüce hadîsiyle vurgulamıştır. Hz.Mevlânâ Mesnevi'At (6. cilt, 3257) "Anaya karşı minnet tabiidir çünkü o Allah'n şefkatiyle ilhamlanmıştır'' der. Analık, Allah'ın Peygamberdeki tecellisi olan rahim sıfatıyla da anlatılır. Bu bakış açısından Bursevi Hazretleri Peygamber'in ümmi oluşunu açıklarken üm (ana/den geldiini ve bütün yaratımların anasının o Sultan olduğunu söyler. Divan- Kebir'de (2237) "Peygamberlerin gazabı anaların kızgınlığı gibidir.Öyle bir kızgınlıktır ki o sevimli çocuk için bilim ile doludur'' der. Hz.Mevlânâ'ya göre mürşitte tecelli eden de analıktır. Mürşitler farklı değildir. Her öğretmenin sütü aynıdır ama çocuk sütü, kendi annesinden emmeyi sever ve ister. Süt, o mürşidin ilminden akseden Allahın manasıdır; kevser şarabıdır.Emzirme,manevi yakınlığı anlatır. Mesnevi, Hz.Musanın annesini mürşit olarak tarif ederken annelik vasfını, evladın irşad eden insan- ı kâmil olarak tasvir eder. Gene Mesnevi, "Aşkın ızdırabına hâmile olmayan, dişi nefistir, er olan nefis değildir'' der.
(sebiarusa binaen bir alinti; bana tevafuk)
Kisi Hz.Hamza dan ve Rustem den daha kahraman da olsa karisinin esiridir. 2530.Sozlerine alemin kul kole oldugu Hz. Peygamber bile, "Konus ey genc kadin(Ayse) "dedi. Su,siddetle saldirip atese galip gelir.Lakin ates de onu kaynatir. Su ile atesin karismasina bir tencere mani olursa ates o suyu buharlastirir Gorunuste erkekler ,suyun atese oldugu gibi,galip gelse de gercekte suphesiz kadinin maglubudurlar.
Sayfa 112 - Kadinin sozunden istigfar edip kocasinin istegine uymasi TİMAS-2014Kitabı okudu
Her şey vaktini bekler Ne gül vaktinden önce açar, Ne güneş vaktinden erken doğar Bekle senin olan sana gelecektir Hz.Mevlana
"İstanbul'a Batı'dan falan düşünür geliyor, filan yerde konferans verecek haberini alınca, giriş ücreti bin dolar gibi yüksek bir rakam olmasına rağmen, gidip dinledim. İki saat süren o konferansta elin o anlı şanlı düşünürü bize ne anlattı bilir misin? Hz. Mevlâna’nın Fîhi Mâ Fîh’ini... Ne Mevlâna'nın adını andı, ne de eserinin. Fakat bütün dedikleri o eserden derlenmiş, allanıp pullanıp bize sunulmuştu." Hiç şaşırmadım. Çünkü daha önce Paulo Coelho da (korsanlarıyla birlikte ülkemizde bile yüzden fazla baskı yapan) Simyacı romanıyla dünya çapında üne kavuşma- mış mıydı? O romanının asıl konusu da Mesnevî'deki bir hikâyeden alınmamış mıydı? Hatta Türkiye'ye geldiğinde insanımızın Mesnevî den habersiz olduğunu görüp hayre- tini dile getirmemiş miydi? Batı'nın en cins kafalarını bile etkileyen ve hayran bırakan bizim kendi öz değerlerimiz……!
Reklam
Dünya hissi, bu cihânın merdivenidir; din hissi de göklerin merdiveni. Bu hissin sağlığını hekimden isteyiniz; o hissin sağlığını Habib'den (Hz. Muhammed'den). Bu hissin sağlığı, vücut sağlamlığındandır; o hissin sağlığı, vücudu harap etmektedir.
• Sabah oldu. Ey sabahları hazırlayan ve koruyan Allah'ım, bize çok hizmeti dokunan Hüsameddin Çelebi'den sen özür dile. (Bu beyitte mecâzî bir anlam var: Sabahlara kadar Mesnevî'yi yazmaya devam ederek yorulan Hüsameddin Çelebi'ye Hz. Mevlâna şunları demek istiyor: "Benim, senin bu büyük hizmetine, gereği gibi özür dilemek elimden gelmiyor. Ey sabahları hazırlayan, koruyan Allah'ım! Sen nasıl, sana ibâdet eden kullarının kusurlarını afveder, onları rahmet deryasına gark edersen, Hüsameddin Çelebi'nin de özrünü Sen dile, kusurları varsa affet, onu da rahmet deryasına gark et.")
Dokuzuncu Fasıl: Mertebe-i Ervâh
Vücûd, taayyün-i sânî ve vâhidiyet mertebesinden sonra, suver-i ilmiyye hasebiyle mertebe-i ervâha tenezzül eder; ve bu mertebede suver-i ilmiyye- den her biri birer cevher-i basît olarak zâhir olurlar. Bu cevâhir-i basîtadan her birinin şekli ve levni olmadığı gibi, zaman ve mekân ile de muttasıf de- ğildirler. Zîrâ zaman ile mekân cisme terettüb
Aklın peşinden gitmeyi bırakıp kalbin sesine uymak lazım. Aklın yolu zan ve tahmindir, kalbin yolu ise temaşa ve hayranlıktır. Mesnevi'den
Sayfa 102
87 öğeden 51 ile 60 arasındakiler gösteriliyor.