Bilimkurgu-Çizgiroman ve Manga Etkinliği kapsamında yapacağım ilk incelemem olacak. Bilimkurgu’nun ilk örneklerinden olan Mary Shelley‘nin Frankenstein’ı ile inceleme yolculuğumuza başlıyoruz. #28996895
Bu kitabı okumadan önce, Netflix üzerinden yayınlanan The Frankenstein Chronicles dizisini izlemenizi tavsiye ediyorum. Dizide Londra’nın o
Kitabı okurken WOW falan dedim gerçekten bir filmi izlersiniz ya böyle gerilim yaşarsınız aynen o şekilde hisse kapıldım. Burada belirtiğim gerilim şöyle acaba neler olacak kitap nereye varacak gibi duyguların yarattığı gerilimdi.
Dan browun bu eserinde yine din ile bilimin kesişmesi çok güzel şekilde ifade ediliyor. Melekler ve Şeytanlarda da böyle bir tema vardı. Lakin orada Kilise ve Bilimin Tanrıyı kabul etmesiydi.
Burada Tanrının olmadığına ve evrenin temel 2 sorusu üzerine durulmuş.
NEREDEN GELDİK ? NEREYE GİDİYORUZ ?
Kitap esas bilim adamımız Edmond Kirsch'in üç büyük din adamına gidip Tanrının varlığını sorgulayan bir keşif yaptığını anlatmasıyla başlıyor. Tabi ki 3 büyük dinin liderleri böyle bir icadın dünyaya duyurulması karşı çıkıyor. Çünkü böyle bir icat bütün inançları ve inananları derinden sarsacaktır.
Bu kitap'da yine esas oğlanımız Robert Langdon ve yanında yine ona eşlik eden güzel bir bayan mevcuttur.
Her kitabında olay dünyaya ses getirecek niteliktedir yazarın ama gel görün ki böyle bir şey asla olmaz. Ama sizi hikayenin sonuna götürürken heyecan inanın doruklarda oluyor.
Yazar yine sanat tarihi ve sanatsal mekanlar konusunda tabiri caizse döktürmüş ve hayal gücünüzü zorluyor.
Kitapta en sevdiğim cümle şuydu: "Din ile bilim rakip değildir. Onlar aynı hikayeyi anlatmaya çalışan farklı dillerdir. Bu dünyada ikisine de yer var."
BaşlangıçDan Brown · Altın Kitaplar · 201722,3bin okunma
Kimyacılar alüminyumu 1820'ler gibi geç bir tarihte keşfetmişlerdi ama madeni cevherinden ayırmak çok zor ve masraflıydı. Uzun yıllar boyunca alüminyum, altından çok daha pahalı bir malzeme olarak kaldı. 1860'larda Fransa İmparatoru III. Napolyon, en seçkin konuklarına alüminyum çatal bıçak takımıyla servis yapılmasını emretmişti, daha önemsiz
Mustafa Öztürk
Tefsir hem Kur’an’ın anlam arkeolojisiyle ilgili bir ilim ve hem de bu alanda yürütülen ilmî faaliyetin adı olarak “popülizm” kavramıyla yan yana gelmesi mümkün olmayan bir şeydir. Keza tefsir alanında ortaya konulacak eser de popüler beklentilere hizmet edecek bir şey değildir. Fakat 20. yüzyılın başlarından itibaren gerek dinî
Celal Çelik
Doğuştan sonsuzluk duygu ve düşüncesine sahip olan insanoğlu “Ben nereden geldim, görevim nedir, sonum ne olacaktır?” diye sormuştur. Akıl yoluyla gerçeği ve mutluluğu bulmaya çalıştığını iddia eden filozoflar da, tarih boyunca ortaya koydukları sistemleriyle bu sorulara cevap vermeye çalışmışlar, ancak tatminkar, açık, tutarlı ve
KÜÇÜK MUCİZELER
Nesne: Bilyeli Rulman
İcat Tarihi : 1794
Kullanım amacı: Nesneleri hareket ettirmek
Romalılar, Yunanlar, Keltler ve Çinliler birbirlerinden bağımsız olarak bilyeli rulmanlan daha M.Ö. 900 yılında bile sürtünmeyi azaltmak için kullamyorlardı. Rönesans’ta Leonardo da Vinci de bu teknolojiden faydalanmıştı (da Vmci’niır helikopter tasarımına bakınız). Bilyeli rulmanın ilk modern kullanımı atların at arabasını çekmesini kolaylaştırmak içindi. 1794 tarihli bir patent, tekerlekle dingil arasındaki oyuklarda dönen küçük bilyeleri gösteriyordu.Yetmiş beş yıl sonra Parisli bir bisiklet tamircisi bunlan bir velosipetin tekerlek göbeğine yerleştirerek bir bisikletçinin dünyanın ilk bisiklet yarışlarından birini kazanmasını sağladı. O günden beri neredeyse tüm döner makinelerde sürtünmeyi azaltmak için bilyeli rulman kullanılıyor. Sabit disklerde plakaların dönüşünden tutun da Mars’taki keşif araçlannın yön değiştirme mekanizmasına ve hatta elimizden düşmeyen stres çarklarına kadar birçok şeyde bilyeli rulman mevcut.
Keşif
1492’de ora doğumlular yerli olduklarını keşfettiler,
Amerika kıtasında yaşadıklarını keşfettiler,
çıplak olduklarını keşfettiler,
günahın varlığını keşfettiler,
başka dünyadan bir kralla bir kraliçeye ve başka gökyüzünden bir Tanrı’ya boyun eğmeleri gerektiğini
ve o Tanrı’nın suç ve giysiyi icat etmiş olduğunu
ve her kim ki güneşe, aya, toprağa ve onu ıslatan yağmura taparsa canlı canlı yakılmasını emretmiş olduğunu keşfettiler.
Çinliler mıknatıs taşının bir yaprak ya da benzeri bir hafif zemin üzerinde suda yüzdürüldüğünde daima aynı yönü gösterdiğini fark etti. Ancak Çinlilerin bu yönün kuzey olduğunu anlayıp anlamadıkları meçhuldür çünkü o tarihlerde küresel yön bulmaya dair çok az şey biliniyordu. Anlaşıldığı kadarıyla bu keşif(pusula) zaten yön bulma amacıyla hiç kullanılmamıştı. Bunun yerine, feng shui'nin bir bakıma erken örneği olarak binaların ve yolların yönlerini hatasız belirlemede kullanılmıştı.