Hep şunu öğütleriz: İçinize dönün.
Çabucak, daha ilk adımlarda kaybolacağınız, tanımadığınız yerde ne işiniz var? O halde içinize dönmeyin.
...
Şöyle söyleyeyim: Hareketlerinize dönün. Onları gözleyin. Güzelleştirin ve göreceksiniz onlara içinizden biçeceğiniz değerler, dengeler sizin içinizle dışınızla birlikte güzelleştirecektir.
Ah diyorum güzelliğin güzelliği.
Şimdi açalım: Ne demek harekete dönmek?
Şu demek ki hareketin nesnesine çevirin bakışınızı. Hareketin kaslarına ve fiziğine.
Bunları güzelleştirmek demenin anlamı, içerdekilerle özdeşleşmeyen güzel bir dış değildir. Bu da yalan olur. Hemen yakalanır.
Döndürerek söyleyeyim bir de: Bile bile yapmadığınız şeylerin içinizdeki güzel karşılıkları neye yarar?
Kendi ayaklarınızın üstünde sağlam basmak istiyorsanız; önce içinizdeki sesi bulun.
Bu, endi yıldızınızı bulmak gibi bir şeydir.
İçinizdeki ses önce çok zayıftır, inceciktir, hatta ilk başta duyamazsınız onu.
Ama siz yine de dinleyin.
Kendi içinize dönün ve derinliklerde saklı olan gerçek düşünce ve istekleri yakalayın.
Ve onları izleyin.
İşte bu, sizin yıldızınızdır.
Pırıltısıyla, ışıltısıyla size yol gösterecek olan yıldızınız.
"Siz dışa bakıyorsunuz ve işte asıl bunu yapmamalısınız. Size hiç kimse öğüt vermez, hiç kimse de bir yardımda bulunamaz. Yalnız bir tek yol vardır: İçinize dönün."
Siz dışa bakıyorsunuz ve işte asıl bunu yapmamalısınız. Size
hiç kimse öğüt vermez, hiç kimse de bir yardımda bulunamaz. Yalnız bir tek yol vardır: İçinize dönün. Size yaz diyen nedeni araştırın. Kökleri yüreğinizin en derinliklerinde dal budak salıyor mu buna bakın. Yazmanız yasak edilince artık yaşayamayacak mısınız? Bunu söyleyin. En çok da gecenizin en sessiz bir anında yazmalı mıyım diye kendi kendinize sorun. Buna içinizin derinliklerinden bir karşılık çıkarmaya bakın. Eğer bu karşılık «evet» diyorsa bu ağırbaşlı soruya, bütün gücünüzle, sadece
yazmalıyım diyebiliyorsanız, o zaman yaşamanızı bu
ihtiyacınıza göre kurun.
Hep şunu öğütleriz: İçinize dönün.
Çabucak, daha ilk adımlarda kaybolacağınız, tanımadığınız bir yerde ne işiniz var? O hâlde içinize dönmeyin. Sanat yapıyorum adına içinizin kendi hâlinde düzenli kılcal akıntılarına, kendi özel ışığında yolları, çıkışları belli kentine, bilmediğiniz araçlarla girince perişan olacaksınız. Peki diyeceksiniz, üstün şeyler, ruhun yücelikleri, adalet ve merhamet olguları, sevgi, inanç, bunlar nerede? Onları överken, öğütlerken ve biz benimserken, onları bulacağımız yer neresi?