Olivetti, Camerlengo’nun gözlerinin tam içine baktı. “St. Francis duası signore. Hatırlıyor musunuz?”
Genç rahip acılı bir sesle mısrayı okudu. “Tanrım, değiştiremediklerimi kabul etmek için bana güç ver.”
Bu dünya soğuyacak günün birinde,
hatta bir buz yığını
yahut ölü bir bulut gibi de değil,
boş bir ceviz gibi yuvarlanacak
zifiri karanlıkta uçsuz bucaksız.
Bu coğrafyada birlikte yaşıyorsak ve yaşayacaksak,ancak birbirimizin derdini, davasını, acısını, sevincini kendimizde hissedebildiğimiz ölçüde “biz” olabiliriz. “Biz” olabilmek tek başına kimseyi değil, her rengi ve değeriyle hepimizi anlatır ve anlatmalıdır.
Sen sarılıp sarmalanmış, üstü örtülmüş, karanlık bir yere gizlenmiş bir fener gibisin. Yine de ışığın parıldıyor; ışığını söndürememişler. Seni gizleyemiyorlar.
Savaşın insanı en çok dehşete düşüren özelliklerinden biri, tüm bu savaş propagandasının, tüm bu bağrış çağrış, yalan ve nefretin mütemadiyen bizzat savaşın içinde bulunmayanlardan gelmesidir.