Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gözleri hesaplarda olmakla birlikte kocasına da bir iki bakış fırlatacak zamanı bulmuştu. “Ah bu adamlar... bu adamlar!” “Ama sevgilim...” diye başladı Defarge. Karısı sözünü kesti: “Ne yılgınlık bu!” “Çok uzun sürüyor.” Bu sözleri güç bela söylemişti. Bağrından kopup çıkmıştı sanki. “Uzun sürer. Ne zaman sürmedi ki? İntikam ve hesap-laşma hep uzun sürer... Kuraldır bu.” “Bir insanı yıldırımla çarpmak uzun sürmüyor ama.” “Söyle bana,” dedi karısı, “Yıldırımları üretip, biriktir-mek ne kadar sürüyor? Onu söyle!” Defarge kafasını kaldırdı. Söylenenlerde akla yatkın bir şeyler bulmuşçasına düşünceliydi. “Bir depremin bir kenti yutması uzun sürmez. Doğru. Depremin hazırlanması ne kadar sürer, sen ona bak!” “Uzun sürse gerek,” dedi Defarge. “Ama bir kez hazır oldu mu da önüne gelen her şeyi un ufak eder. O an gelene dek duyulmasa da, görülmese de hazırlanıyordu. Bu düşünce seni rahatlatsın. Sakın aklından çıkarma bunu.”
Sayfa 124Kitabı okudu
Devletin vatandaşlarını en az iki kez, o da, bu dünyaya geldiklerinde ve bu dünyadan göçtüklerinde kontrol ettiğinin bilince değildi.
Reklam
Nedenini bilmesem de ,her işte tereddütlüyüm.Zihnimde yarattığım ,kendime özgü ideal düz çizgiyi bulmak için , kim bilir kaç kez aramışımdır iki nokta arasındaki en uzun yolu.Etkin bir canlı olmayı beceremedim hiç.İnsanların hiç ıskalamadıklarını ben ıskaladım; ötekilerin olanca doğallığıyla yaptıklarını , ömür boyu bilinçli bir şekilde yapmaya uğraştım.Başkalarının neredeyse istemeden elde ettiklerine erişmeyi diledim hep.Hayatla benim aramada ,baştan beri mat camlar oldu : Ne gözümle ,ne elimle algıladım onları; ve ne hayatımı yaşadım ne tasarladıklarımı , olmak istediğim kişinin düşüydüm sadece ......
İLK YILLAR NE GÜZELDİ! Yağmur çiselemeye başlamıştı. “Hadi koş,” dedi Zehra, Ayşe’ye. “Koş, yoksa sırılsıklam olacağız.” Gülüşerek kol kola çalıştıkları bankanın kapısından içeri girdi iki genç kız. Öğle yemek saati arasının bitmesine bir dakika kala Zehra, bankonun arkasındaki masasına oturmuştu. Uç ay olmuştu Zehra bankada çalışmaya
"Bazen kısa hikayelerin vedası daha uzun olur diğerlerinden. Çünkü yarım kalan, yaşanmamış ne varsa, en çok onlar uzatır vedayı. Yaşayamadığınız ne kadar şey varsa onunla aranızda, bir boşlukta hepsini yaşamış gibi tüketmeye çalışırsınız. Veda en çok, sizin ona son dokunuşunuzla, başkasının ona ilk dokunuşu arasındadır. Tüm hayatınız o iki dokunuşun arasında şekillenir. Ya kendinizi kurtarırsınız ya da geç kalıp kaybolursunuz. Veda uzar, uzar ve sihirli bir dokunuş gibi, bir başkası ona dokunduğunda sona erer. Bir hikaye yarım kaldığında, tamamlansaydı ne olurdu merakının esiri olmakla, iyi ki daha çok yaralanmadım hissinin arasında bir yerde durursunuz. Aşk, bir suçluyu, suçtan daha çok sevmektir. Evet onlar suçludur, çünkü bir kez tadına bakılmış her şey hayatta yarım bırakılmış demektir."
YARIM
Bazı adamlar için yaşamak ne kadar zorlaşıyor farkında mısın? Hayatında ilk kez gittikleri bir devlet dairesinde cesaretini toplayıp da, asık suratlarıyla masalarının arkasında siper almış memurlara ne yapmaları gerektiğini soramayan adamlardan söz ediyorum. Saatlerce bekleyip de kendisine bir türlü sıra gelmediği halde, bunun sebebini sorma cesaretini bulamayan adamlar için gün geçtikçe her şey zorlaşıyor. ... "Orta iki terk" adamlar bunlar, sabah evden çıkarken saçlarına limon sürenler, radyodan haber dinleyip reel-politikten habersiz olanlar, annelerinin seçtikleri kızlarla evlenenler, sigarayı azaltarak bırakma duygusundan vazgeçmeyenler, çocuklarına kendi tuttukları futbol takımını sevdirebilmek için çabaya girişenler, yıllardır sakladıkları deftere şiir niyetine şarkı yazanlar. Oturdukları apartmanın kapıcısından bir şey istemeye utanan adamlardan söz ediyorum. Bakkala kendi gidenler, faturalarını kendisi ödeyenler. Yaşamak nasıl da zorlaşıyor bu adamlar için.
Reklam
“Seni son kez gördüğümde omuzların ağlıyordu, bilirsin çabuk tanırım ağlayan omuzları... Ama yalnızlığımı seninle harcadığım için pişmandım hâlâ, öfkeliydim biraz da... Sen yine geçip gittin yanımdan, daha önce hiç hayatıma uğramamış yabancı biri gibi. Yüzüne bile bakmadım, omuzlarının üzerinden gökyüzüne çevirdim gözlerimi... Çünkü sular kesik, ellerim kirli, bahanem çok... Kayıp eşya odasında kalbini bile aradığım biriyle en çok ne yaşayabilirim ki dedim içimden. Bir kalp kaç kere kırılıp iyileşir, bir bakış kaç kere hatırlanıp unutulur, bir yalan kaç kez söylenir ve en çok kaç kez affolur? Demek ki her hikâye, bitmeden önce kendini gerçekten tamamlıyor. Su bile kırılıp iki ayrı yerden akmaya başlıyor insanın yanaklarından bazen... Herkes kendi vedasını işte o zaman anlıyor. Aşk için yazdıklarım bitti... Şimdi kir göstermeyen bir sözcüğün, kendisiyle yüzleşme vaktidir. Ve aşkta tüm lekeler, ancak hikâyenin ilk cümlesinde havada asılı duran o hisle baştan sona temizlenir...”
Kuşkusuz Atatürk çok üstün zekaya sahip bir insandı. Kendisinin asker olduğunu biliyorum ama özünde bir bilgin olduğuna inanıyorum. Çankaya ve Anıtkabir'deki kitaplığına bir bakın. Ne kadar çok okuyan bir insan olduğunu görürsünüz. Özellikle tarih ve dil konusunda! ama kendisi asker olmak ve büyük bir asker oldu. Hiçbir yenilgi almayan tek Osmanlı paşasıydı. İki kez , biri Ruslarla karşılaştığında , bir de Filistin cephesinde yenmedi ama geri çekildi. Ama geri çekilirken kendisi , başka komutanlar gibi birliklerinin önünde değil , en arkasında yer aldı!
Sayfa 197 - Prof. Dr. Geoffrey LewisKitabı okudu
Hatalar doğaldır fakat zeka aynı hatayı iki kez yapmamaktır.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.