Lacan’a göre, bebeklerde “aynalama” adında bir evre vardır. Bir bebek
yaklaşık olarak bir yaşına kadar kendisini dış dünyadan ayırt edemez. Yani,
dış dünyadaki her şeyi kendisinin bir uzantısı sanır. Ne zaman ki bu bebek
bir aynanın karşısına geçsin, o zaman kendisini dış dünyadan ayırt etmeyi,
yani bir benliği olduğunu öğrenir. Burada Lacan’ın
Yalnız aldatmak için bazı derin ve ehemmiyetli hakikatlara bir isim takıp, güya o hakikat anlaşılmış gibi âdileştiriyorlar.
Meselâ: Bu elektrik kuvveti imiş deyip, o ince ve derin hakikatı ehemmiyetsiz yapıp âdi gösteriyorlar.
Halbuki kudretin o mu'cizesinin hikmetleri iki sahife ile ancak ifade edildiği halde; bir tek isim takmakla, o hakikatı ve o küllî hikmeti gizleyip, gayet küçük ve basit bir perdesini yerine ikame ederek; o mu'cizeli eseri, kör kuvvete ve serseri tesadüfe ve mevhum tabiata isnad edip, Ebu Cehil'den daha echel bir dereceye düşüyorlar.
“Eski tarihlerde ‘Atlas Okyanusu’na ‘Bahrü’z-Zülumât’ yani ‘Karanlıklar Denizi’ denilirdi. Zira bu denizdeki dağlar gibi dalgalar sebebiyle gemiler daha ileriye gidemezdi. Hatta, İslam öncesi denizcilik ve keşif faaliyetlerinde, rivayete göre, Afrika ve Avrupa kıtalarının her iki yakasında Cebelitârık Boğazı’nı belirleyip sınırlayan Calpe ve Abila çıkıntıları üzerine inşa edilmiş olan ‘Herkül Sütunları,’ gidilebilecek son nokta olarak kabul edilirdi.”
Erkekler ve kadınlar aşk edimi denen şeyde çabucak birbirlerini yutarlar ya da iki kişilik uzun bir alışkanlık geliştirirler. Bu uçlar arasında çoğunlukla bir orta nokta yoktur.