Birçoğumuz bir şeyler yazıyoruzdur ya da önceden yazmıştır. Bize yeterli gelmediği veya kişisel hikayemizi yansıtmaktan çekindiğimiz için paylaşamadığımız yazılarımız muhakkak vardır defter sayfaları arasında. Biz bu mükemmelliyetçilik prangasına takılı kalırken unuttuğumuz bir şey var: bir işte mükemmel olmak için başlamak lazım! O ilk adımı atmadığımız müddetçe -yaptığımız iş her ne olursa olsun- mükemmele ulaşamayacağız. Yazmak noktasında ise metinlerimizi okutmak mükemmele ulaşabilmemiz için önemli. Onları kimseye okutmadığımız sürece kendimizi olduğumuzdan iyi ya da çok daha kötü bir seviyede görmeye meyletmemiz olağan. Olduğumuzdan kötü bir seviyede sanmamız, içimizdeki yeteneği ortaya koymamızı engellerken; çok daha iyi olduğumuzu düşünmemiz, kendimizi geliştirmemize mani olabilmekte.
Metinlerimiz, okuyucusunda karşılık bulduğu kadar başarılıdır. Anlatmak istediğiniz şey ne kadar sıra dışı ve etkileyici olursa olsun onu doğru biçimde anlatamazsanız hiçbir değeri yoktur. Doğru üslubu bulabilmek için çekingenliği bir kenara bırakıp yazılarımızı olabildiğince çok okuyucuya ulaştırmamız gerekiyor. Unutma! Okuduğumuz çoğu yazar, o ilk adımı atabildiği için ismi günümüzde hâlâ anılmaya devam ediyor.
...
Kendime, her gün kısa da olsa bir şeyler yazma sözü vermiştim ve bugün 4. gün. Yorum ve eleştirileriniz benim için kıymetli. Yazmak için konu tavsiyelerinizi de bekliyorum ✨
“Susuyorsam, bil ki, seni düşünüyorumdur!”
Bir Gün, benim gençlik yıllarımda yazdığım bir uzun hikayeydi. Bundan yirmi yıl kadar önce yazmıştım. Bir süre demlendikten sonra, 2012’de kitap olarak piyasaya çıkmıştı. Yani yirmili yaşlarımın bir ürünüydü aslında. Bu nedenle, birtakım edebi acemilikleri olabilir lakin etkileme gücü bakımından, hikayesinin sarsıcılığıyla her zaman beğeni toplamış bir eserdi. Elbette benim için de çok özel bir hikayedir. Öyle ki, onu yazarken yapmak istediğim birkaç şey vardı. Birincisi, yazıldığı ve anlattığı dönemde bence bir anlam ifade eden, bugünse posası çıkmış olan “muhafazakâr kodlara” sahip bir aşkı anlatmak; ikincisi “Samsun'da geçen bir hikaye” kurgulamak ve üçüncüsü ise, sonu ile ilgili ipucu olmasın diye yazmıyorum, ama toplumsal bir durumu unutturmamaktı. Bir Gün böylesi endişeler ve edebi çabaların bir sonucudur. İlk eserler her zaman otobiyografik çizgiler taşır. Bir Gün'de de böyle oldu tabii...
Birkaç yıldır piyasada baskısı bulunmayan lakin sorulan Bir Gün’ü, bu sefer Eflatun Kitap etiketiyle takdim etmekten dolayı oldukça mutluyum.
Bir GünMehmet Yılmaz · Eflatun Kitaplar · 202459 okunma
Eğer Kötü Olsaydık ~ M. L. Rio
.
Dark academia seven biri olarak kitaba merakla başladım. İlk sayfalar tamamen Shakespeare alıntıları, replikleriyle doluydu. Çünkü karakterlerimizin her biri bu repliklerle yaşıyor.
Sonrasında Oliver Marks ile tanışıyoruz, işlemiş olabileceği ya da
olamayacağı bir cinayet için on yıl hapis yatmış adam. Serbest
Biri bana çok kızardı... Fazla mütevazı olduğumu, beş para etmez adamlara fazla değer verdiğimi ben kendi odamı işi öğreniyorum boya labta vaktim geçiyor diye sigara odası gibi kullanmasına müsaade etmeseydim, sonra nazikçe açık alana yönlendirmek gibi nezaketten anlamayan adama en başında sert olsaydım ne odamdan kovmak zorunda kalırdım, ne
Geçen gün hayatımda ilk defa merak ettiğim için değil gerçekten zevk veriyor mu diye sigara içmeyi denedim. Hem de en pahalılardan biriydi. Sadece 1 defa içime çektim. Onun dışında bitene kadar kokusunu inceledim kimya deneyi yapar gibi. Sonra içinden çıkan pis şeye baktım. Yemin ederim hiç zevk almadım içerken. Bunu içenler 2 sebepten beğeniyor nikotin bağımlılığı ve zevksiz biri olmak. Zevk sahibi hobi sahibi sanat anlayışı olan biri bundan medet ummaz. 10 üzerinden 0 verdim verdiği zevke
Size oldukça sıradışı bir romandan bahsetmek istiyorum. Uğur Karabürk''ün kaleme aldığı #yerdekiçocuküzerine
Novella niteliğindeki eser, kısa olmasına nazaran okurda oldukça etki bırakan enfes bir kurguya sahip.
Nedir konusu derseniz; Bir sokağın ortasında yerde yatan bir çocuk ve onu görünce etrafında toplanan üç, dört, beş derken sekiz kişiyi bulan ve belki beş gün belki de daha fazla gün süren nöbetlerin mukabilinde kişiler arasındaki diyaloglardan oluşmakta.
"Bu nasıl bir kurgu yahu?"diye düşünebilirsiniz.
Zira bende de ilk etapta böyle bir düşünce oluştu. Ancak, okudukça bir sarmalın içine dâhil olduğumu gördüm. Elinizden kitabı, yüzünüzden tebessümü bırakamadığınız ve bir solukta okuyacağınızın garantisini verebileceğim bu caanımm eser
Uğur Karabürk imzası ile @metinlerarasikitap 'tan çıktı.
Kelimelerin gücü yanında bunu ifade edebilme yetisi de çok önemlidir.
Uğur Karabürk nasıl güzel yazmışsınız böyle çok sevdim çok. Keşke daha uzun olsaymış. Tadı damakta kalan cinsten.
Hayvanlar aleminde İSTİSMAR yoktur… Hiçbir at, öteki beygirleri çalıştırıp, kendisi yem biriktirmez. Hiçbir kedi veya aslan, kendi cinslerinden mahluklara: “uğraşın, yaratın, getirin bana teslim edin”, demez… Hayvanlar başka cins mahlukları da kendi hesaplarına kullanamazlar; hatta cansız şeyleri bile kullanamazlar… Vücutlarıyla çevrelerini
Öncelikle herkese merhaba. Uzun zamandır polisiye gerilim okumuyordum ve canım çok çekiyordu. Bu kitap ilaç gibi geldi. İlk olarak konusundan biraz bahsedeyim. Kitabımızın ana karakteri olan sarah, bir ortaokulda öğretmen. Kendisinin acılı bir geçmişi var ( abisi 16 sene önce kaybolmuş vb.) Bir gün okuldayken Jenny Adlı öğrencisinin velisi okula
Gecenin ortasında iki rekât namaz kılmak iyilik hazinelerinden biridir. Fakirliğin geleceği o gün için hazineni çoğalt! Zira öldüğün zaman hiçbir dünya hazinesi sana fayda vermeyecektir.
Ne zaman kumsala gitsek kız kardeşinin beklenmedik bir biçimde yanımıza geleceğini umuyordum. Fakat Maxie onu uzak tutmayı hep başardı. Bir gün soyunma kabininde soyunurken taşaklarını gösterip ne kadar sıkı oldukları hakkında böbürlendi ve ben de birdenbire, “Baksana, Maxie,” dedim, “taşakların çok güzel, endişe etmeyi gerektirecek bir durum yok, fakat Rita nerelerde bunca zamandır, neden bir gün onu da getirip kukusuna bakmama izin vermiyorsun… Evet, kuku, ne demek istediğimi anlamışsındır.” Odessalı bir Yahudi olan Maxie kuku sözcüğünü ilk kez duyuyordu. Söylediklerim onu şoke etmiş, yine de bu yeni sözcük ilgisini çekmişti.