İsmi (BRHM) Hindistan’ da Brahma olarak bilinen o efsanevi Asi Peygamber. Hz İbrahim’ in hakikati nedir? İbrahim olmak. Tam tersine, bizzat kendi zanlarının oluştuğu çevreye meydan okuyarak, çelişkileri ortaya koymak ve özgür bir insan olarak düşünebilmeye geçmektir, onun makamını içinde açmak. Başta kendi temelini oluşturan zanlarla savaşmaktır. İlk adım “sorgulama”ydı. Bu sorgulama ile beşer, insan olma yönünde bir adım daha atıyordu. Ademiyet makamı… Daha sonra “şekilperestliğin her alanda tespit edilmesi” geliyordu. O şekilperestliğin sonunun fırtınada helak olmak olduğunu görmek ve ondan tamamıyla kurtulmak. Farkındalığın derinleşmesi. Nuh makamı… Ardından; “tespit edilen şekilperestliğe karşı bayrak açmak” gelir. Bizzat o tufanı oluşturmak. Bu inanç sömürüsünü yapanlar güçlü otoriterler de olsa, tek başına o duruşu sergilemek. O sömürü sistemini din kabul eden bir ailesi de olsa, şekilperestlikle savaşmak… “İbrahim Makamı”, insanın eylemiyle samimiyetini ispat ettiği mertebenin adı…
Ta'zîr
Ta'zîr (kelime anlamı terbiye etme, dikkatli olmaya zorlama, tedbir alma) denen kavram ve kurum işletilerek devlet başkanına, sakıncalı gördüğü konularda sakıncalı gördüğü kişileri hizaya getirmek için tedbir yetkisi verilmiştir. Bu yetki İlk zamanlar, dayak ve hapis gibi cezalar öngörüyordu. Daha sonra uygulanan siyasetlere karşı çıkışlar artınca yetki sürgün ve öldürmeye kadar uzatılmıştır. Ve bir gün gelmiştir ki, devlet başkanı (imam, halife veya sultan) saltanatı için sakıncalı gördüğü kişi veya kişileri hiçbir sorgulama ve araştırma yapmadan bir emirle katlettirebilmiştir. Osmanlı düzenindeki "siyaseten katil" kurumu da işte bu ta'zîr kurumunun biraz uzantısıdır. Bu ta'zîr kurumu, tarihin hukuk ve düzen adına yapılandırılan ve işletilen en büyük cinayet ve zulüm kurumlarından biridir. Devlete ve düzene zararlı olabilirler gerekçesiyle yüzlerce, binlerce (bunların içinde onlarca kundak bebeği de vardır) asılıp kesilmiştir. Tek "suçları" sultan veya halifenin onları devlet ve saltanat için kaygı yaratıcı bulmasıdır. Bu kaygı yüzünden bazen analar, evlatlar, babalar katledilmiştir. Bu ölümler içinde devletin varlığı ve halkın huzuru için gerekli olanlar elbette vardır; bizim eleştirimiz bunun din adına yapılmış olmasına yöneliktir.
Sayfa 73
Reklam
İslâm dünyasının skolastiği
SELEFİ YAKLAŞIM, inancını tarihin bir önceki döneminin kültürel yapısına bağlamış ve bu dönemin mutlak doğrunun simgesi olduğunu benimsemiş, her çeşit değişim ve gelişmeye karşı düşünce düzeyinde bütün kapıları kapatmış bir zihin dünyasıdır. Başka bir ifade ile Selefilik, İslam'ın ilk iki neslinin görüş, düşünüş ve uygulamalarının
Sayfa 123 - OTTO Yayınları
İlâhî adâletin kesinlikle gerçekleşeceği, mazlumların zâlimlerden haklarını alacağı ve beş vakit namazı güzelce kılanların ödüllendirilip, kılmayanların şiddetle cezalandırılacağı mahşer yerindeki mahkeme-i kübrâ’da, önce amel defterleri dağılacak, sonra adâlet mîzanları (terâzileri) kurulacak ve ilk sorgulama beş vakit namazdan başlayacak!
Sayfa 74 - Ahmet Tomor - 23. Baskı, Adapazarı 2022Kitabı okudu
Lisan yeteneğimiz de yine büyük oranda yetiştiğimiz aile ve kültür ortamıyla şekillenir. Okuma ve sorgulama alışkanlığı, iletişim imkanları, etrafta bulunan insan sayısı ve samimiyet düzeyleri gibi temel faktörler, lisan yeteneğimizin çok önemli belirleyicileridir. Biraz önce “vahşi çocuklar” ve “ben nedir” bahislerinde zikrettiğimiz konuların bir benzeri de burada karşımıza çıkar: Lisanımız, ilk yetişme ortamımızın şartlarından gelen birçok kısıtlılığa sahiptir ve bunun hızla geliştirilmesi gerekir. Bu kısıtlamayı aşmanın ilk ve en önemli yollarından biri en kısa zamanda bir veya birden fazla yabancı dili yetkin bir biçimde öğrenmektir. Yabancı bir lisan, dünyaya bambaşka bir mantıkla bakabilmenin ve “ben’i genişletebilmenin” en kestirme yollarından biridir. Elbette tek başına yabancı dil öğrenmek yeterli olmayacaktır ama bu en azından iyi bir başlangıç noktasıdır. Öte yandan iyi bir şekilde yabancı dil öğrenebilmenin temel kuralı, kendi lisanını iyi bilmek ve onun derinliklerine hakim olmaktır. Kendi lisanı içinde derinleşmemiş, kelime ve kavram dağarcığı sınırlı insanlar, yabancı bir lisan öğrenmekte çok zorluk çekerler. Önce ana dilinizi öğrenmek, tüm beceriler için en temel ihtiyaçtır.
Sayfa 111Kitabı okudu
Vergilius'un Ölümü, her şeyden önce batı edebiyatında ve roman düzleminde sanata yöneltilmiş en temel ve aynı zamanda da en acımasız sorgulamalardan biridir. Şair Vergilius, biraz yukarıdaki iç monologda hayatının son saatlerinde Roma'da iktidar sahipleri ve halkın bir kesimi tarafından daha kendisi hayattayken onca yüceltilmiş şiirleriyle, gerçekte acılarla, kargaşayla ve adaletsizliklerle dolu bir dünyada aslında neyi değiştirebilmiş olduğunu sorgular. İç monoloğun akışı boyunca bu sorgulama, şiir sanatından yola çıkarak sanatın geneline yayılır ve "Sanat, neyi değiştire- bilir?" sorusunda odaklaşır. Sorular daha romanın ilk bölümünde, imparatorluk filosunun İtalya'nın Brundisium (bugünkü Brindisi) limanına yanaşmasından ve hasta şairin bir tahtırevana yerleştirilerek kölelerin elleri üstünde imparatorluk sarayına doğru yola çıkarılmasından sonra birbirini izlemeye başlar. Yarı dalgın bakışlarıyla daha geminin güvertesinde uzanmış yatarken, bir yandan güvertedeki triklinium'larda deliler gibi yiyip içen saraylıların doymak bilmez açgözlülüğünü ibretle izleyen, öte yandan ise aynı güvertenin hemen altında, küreklerin başında forsaya çakılmış olan kölelerin iniltilerine, sırtlarına inen kırbaç seslerine ve bucurgatlardan yükselen seslere kulak veren Vergilius'un kafasında şekillenen soru, sanat açısından neredeyse ölümcüldür: "Ben, hep yüceltilmiş, övgülere boğulmuş dizelerimle bu dünya hâlinde bir değişiklik yaratabildim mi?"
Ahmet CemalKitabı okudu
Reklam
257 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.