Nesep Yahut Sıhrî ya da Süt Akrabalığı Dolayısıyla Haram Kılananlar:
Nikâhta iki cins arasındaki karşılıklı ilişkiye aykırı düştükleri için Yüce Allah kendileriyle evlenilmesi haram kılınan kadınları beyan buyurmaktadır. Bunlar altı kısımdır:
1-Usûlün nikâhlanması: Yani anneler ve ninelerin nikâhlanması haramdır. Çünkü Yüce Allah, "Size
İmam Şafii rahimehullah şöyle demiştir
" Sofilerle dost oldum. İki sözden başka kendilerinden istifadem olmadı. Bunların
ilki ' Vakit bir kilictir. Sen onu kesersen ne alâ.. Aksi halde o seni keser.' sözü
ikincisi ' Nefsine dikkat et! Sen onu hakla meşgul edersen, ne alâ..yoksa o seni batilla meşgul eder.' sözüdür "
6. İnsanlardan öyleleri var ki, herhangi bir ilmî delile dayanmadan Allah yolundan saptırmak ve sonra onunla alay etmek için boş lâfı satın alır. İşte onlar için küçük düşürücü bir azap vardır.
7. Ona âyetlerimiz okunduğu zaman, sanki bunları işitmemiş, sanki kulaklarında ağırlık varmış gibi büyüklük taslayarak yüz çevirir. Sen de ona acıklı bir
12. Andolsun ki Biz Lokman'a hikmet verdik. "Allah'a şükret" (dedik). Şükreden ancak kendisi için şükretmiş olur. Nankörlük eden de bilsin ki, Allah zengindir, övgüye lâyıktır.
13. Lokman oğluna öğüt vererek demişti ki: "Yavrucuğum! Allah'a ortak koşma! Doğrusu şirk, büyük bir zulümdür."
14. Biz insana, anne ve babasına iyi
İmam Şafii(ra), şöyle demiştir: İnsanların hepsi fıkıh ilminde Ebu Hanife'nin aile efradı gibi (O da bunların reisi) dir. Nasıl olur da bizim emsalimizden olan bir kimse kalkar da onu reddeder? Bu, delilikten daha ileri bir harekettir.
Her ne kadar İslam toplumunda astrolojiyi bir kehanet aracı olarak kullananlar olduysa da bu hiçbir zaman dinde meşruluk zemini kazanamadı. Gerek Farabî ve İbn Sina gibi filozoflar gerekse İmam Şafiî* ve İmam Eşarî gibi hukukçu ve kelamcılar astrolojiye karşı çıktılar. ** Bu çerçevede İbn Arabî de —kitapta görüleceği üzere— astrolojiye bir kehanet aracı olarak değil İlahî takdirin kozmik işaretleri olarak yaklaşmıştır.
* Taşköprüzâde şöyle der: "Ve dahi malum ola ki ulemanın büyük çoğunluğu mutlaka ilm-i nucûmu haram kabul etme yoluna gitmişlerdir. Bazıları da yıldızlar bizzat müessirdir diye itikad eylemek haramdır demiştir. Hz. İmam Şafiînin şöyle dediği zikredilir. Eğer müneccim itikad ederse ki Hakk Taala'dan gayru müessir yoktur. Lakin Allah'ın âdeti bunun üzerine caridir ki yıldızların şu şekilde hareketi ve konumu olsa şöyle haller vuku bulur. Amma her halde müessir yine Huda-yı Müteal'dir. Böyle düşünmekte benim katımda sakınca yoktur. O halde reddolunduğu yerlerde hakiki müessir yıldızlardır diye inanmaya karşı çıkılmıştır. ibn Sübki Tabakat-ı Kübra'sında böyle zikr eylemiştir. (Mevzuatı 1/363.)
** Astrolojiye yapılan itirazlar hususunda bakınız; Aydın Sayılı, The Observatory in Islam Ankara, 1988, s, 30-35.
Yahya bin Maun, İmam Şafiî'nin katırının peşinde takılıp giden Ahmed bin Hanbel'e şöyle demiştir:
"Süfyan gibi yaşlı ve olgun bir zatın rivayetini dinlemeyi bıraktın da öğrenmek için şu gencin peşine mi takıldın?"
Ahmed bin Hanbel(rahmetullahi aleyh) şöyle cevap verdi;
"Eğer bilseydin sen de katırın öbür tarafından yürürdün. Gerçek olan şudur ki: Eğer Süfyan'ın rivayetlerini bizzat kendisinden dinleyemezsem başkaları vasıtası ile öğrenmem mümkündür. Fakat şu gencin ilmini kaçırırsam onu hiçbir suretle elde edemem."
Yarın gece halkımız arasında "Berat gecesi" olarak bilinen gecedir. Bu geceyi ibadetle geçirmek ve o gecenin gündüzünü (yani gecenin arkasından gelen Cumartesi gününü) oruçlu geçirmenin hükmü nedir? Bu gecenin üstünlüğü dinde sabit bir husus mudur?
1. GECENİN FAZİLETİNE İLİŞKİN RİVAYETLER SAĞLAM MI?
Şaban ayının on dördüncü gününü
BERAT GECESİ HAKKINDA
Yarın gece halkımız arasında "Berat gecesi" olarak bilinen gecedir. Bu geceyi ibadetle geçirmek ve o gecenin gündüzünü (yani gecenin arkasından gelen Cumartesi gününü) oruçlu geçirmenin hükmü nedir? Bu gecenin üstünlüğü dinde sabit bir husus mudur?
1. GECENİN FAZİLETİNE İLİŞKİN RİVAYETLER SAĞLAM MI?
Şaban
Birçok büyük âlimin hâkimliğin mes'uliyetinden korkup kaçtıklarını Ömer Nasuhi Efendi şöyle anlatıyor:
"Emr-i kazâ, hadd-i zatında pek mes'uliyetlidir. Bu cihatla bâzı zatlar, kadılığı kabulden imtinâ etmişlerdir. Ezcümle Hazret-i Osman'ın teklif ettiği kadılığı kabulden Hazret-i Ömer'in mahdumu imtinâ etmişti.
Hüseyin b. Mansur'a vatanı olan Neysabur kadılığı teklif olunmuştu, üç gün saklandı. Cenab-ı Hakk'a yalvardı, bu üçüncü günde vefat etti.
İmam-ı Âzam da Halife Mansur'un teklif ettiği kadılığı kabul etmeyip bu yüzden hapis ve darb edilmişti.
İmam Şâfiî de Me'mun halifenin tevcih etmek istediği şark ve garp kadılığını kabulden imtinâ etmişti.
Büyük fukahadan Mekhul de demiştir ki: "Eğer kazâ ile katledilmek arasında muhtar bırakılsam, katli ihtiyar ederdim"