Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
“ Kader değil” diye düzeltti. “ Biz Hintliler, Bengalliler ve Pakistanlılar çoğu zaman ellerimizi açıp tarihin yüzüne, Kader! diye bağırırız. Ama çoğumuz eğitimsiz, çoğumuz bu dünyayı anlamaz. İngilizler gibi olmalıyız. İngilizler kaderle ölümüne savaşırlar. Onlara duymak istediklerini söylemiyorsa tarihe kulak asmazlar. Biz, Böyle olması gerekti! deriz. Oysa öyle olması gerekmez.”
Sayfa 297 - Everest YayınlarıKitabı okudu
İngiliz kadınına hakaret etti diye [bir] Hintli’yi İngilizler dört ayak hayvan gibi yerde yürütmüşlerdi. Türk kadının azametini çekemeyenlere, yerde sürdürenlere karşı ordumuz aynı ihtirasla ceza etmeyi istemeyecek mi? Kadınına hakareti, bayrağına hakaret gibi düşünmüyor mu?
Reklam
‘Çanakkale Geçilmez’ sözü kime ait?
“Çanakkale Boğazından geçme fikri İngiltere’nin bahriye nazırı Winston Churchill’e aittir. Nitekim Churchill’in elinde muhteşem bir donanma vardı ve çok rahat bir şekilde geçebileceğini düşünüyordu. Mesela bir Queen Elizabeth zırhlısı vardı, âdeta bir yüzen şehirdi, muazzam bir endüstri eseriydi, ancak bizim açımızdan bakıldığında korkunçtu. Onların donanmasıyla bizim yok hükmündeki deniz gücümüz kıyaslanamazdı bile. İngilizler donanmalarına çok güveniyor ve bu nedenle diyorlardı ki, biz çok rahat bir şekilde Boğaz’ı geçip İstanbul’u alırız. Biz zaferin 18 Mart’ta kazanıldığını düşünüyoruz. Çünkü o gün Nusrat’ın döşediği mayınlara çarparak batanlar olmuştu. Türk ordusunun kara tarafı kuvvetliydi, topçularımız iyiydi. Topçulara ‘mühendis’ (yani ‘le genie militaire) denirdi ve mühendis sınıfı Batılıların, İngiltere ve Fransa blokunun bilmediği kadar ve sandığından daha iyiydi. Türk ordusunu onlar yeterince tanımıyor, açıkçası çok da küçümsüyorlardı. Nusrat Mayın Gemisi mayınları döşüyor, onlar da temizliyorlardı. Bir gece Nusrat tekrardan bir mayın döşeme faaliyeti yapar. Başarı, doğrudan doğruya hatlardan yapılan boğaz savunmasıyla kazanılmıştır. O koca birleşik donanmadan bazı gemiler battı. Hatta ön saflarda olan Fransızlar çok ağır darbeler aldılar. Mesela meşhur Goliath zırhlısı battı, haliyle çekildiler. Fransızlar çekilince ve Queen Elizabeth zırhlısı bile hasar gördüğü belli olunca, ‘ÇANAKKALE GEÇİLMEZ’ diye kesin raporu verdiler…”
Mustafa Kemal Bey, biraz da tartışmalı bir telefon konuşmasından sonra,
bütün Arıburnu ve Anafartalar Cephesi Kumandanlığına atandı. *** Düşmanın bu maksat için Limni adasında 50- 60.000 kişi topladığı öğrenildi. 8 ağustostan başlayarak da bu büyük plan, Güney cephesine de paralel olarak, sahneye konulmaya başlandi. İngilizler 6-7 ağustos geceleri Arıburnu cephesine 5 tugay çıkardılar. Böylece Arıburnu cephesinde 37.000 kişilik bir İngiliz gücü birikmiş oldu. Bu kuvvetin 20.000'i Conkbayırı ile Kocaçemen Tepesine saldıracaktı. 7 ağustosta taarruz başladı. Çarpışma, daha doğrusu boğazlaşma, korkunç ve kanlıydı. Hatta bir aralık düşman, Conkbayırı'nı işgal etti. Kocaçemen tepesine tırmandı. Tepeyi işgal için az bir mesafe kaldı. Bu sırtlarda gece ve gündüz devam eden boğuşmaların hikâyesi, Çanakkale savaşlarının en kanlı sahnelerini teşkil eder. Bir aralık, neticeden ümit kesilir gibi oldu. İşte bu safhadadır ki Mustafa Kemal Bey, biraz da tartışmalı bir telefon konuşmasından sonra, bütün Arıburnu ve Anafartalar Cephesi Kuman- danlığına atandı. Ve boğazlaşmalar, yalnız bu ağustos taarruzlarının değil, Çanakkale muharebelerinin de neticesini tayin edecek şekilde gelişti…
Sayfa 236Kitabı okudu
İngilizler aflarını talep edenlere versinler Mösyö. Affı zalimler değil, mazlumlar verir. Çanakkale'de dövüşürken ne asi ne esirdik. Namuslu bir millet gibi dövüştük, öldük, öldürüldük. Ne zamandan beri ve hangi milletle harp edilir de mağlûp olduğunda ona katil denir?
"Ya Resulullah ben seni bırakamam"
Fahreddin Paşa, kuşatma başlamadan evvel kaleyi tahliye etmesini teklif eden İstanbul Hükümeti'ne; "Medine Kalesi'nden Türk bayrağını ben kendi elimle indiremem, eğer mutlaka tahliye edecekseniz buraya başka bir kumandan gönderin" cevabını vermiş ve İngilizler'le Araplar'a teslim olmaktansa Hazreti Peygamber'in mezarını havaya uçurarak kendisini feda edeceğine" dair yemin etmişti. Kuşatma sırasında Ravza-i Mutahhara'da, yani Peygamberimizin mezarında devamlı olarak dua eden Fahreddin Paşa duygularını şöyle ifade ediyordu: "Kalk! Kalk ya Muhammed!.. Allah'ın Resulü kalk! Ve sana inanan, senin için burada çarpışanlara görün!... Allah'ın yardımını bize ulaştır!". 2 Nisan 1918 Cuma günü Harem-i Şerif'te hutbe okuyan Fahreddin Paşa, Türk Sancağını göğsüne sarmış, sağ kolunu Peygamber Efendimizin mezarına doğru uzatarak yüksek bir sesle "Ya Resulullah ben seni bırakamam'" diye haykırmıştı.
Sayfa 300Kitabı okudu
Reklam
Canım Aydın’ım…
“16 Mart 1920; İngilizler devamlı İstanbul'a baskı yapıyorlar ve uygun bir barış elde etmek için Yunanlılara karşı Aydın'da savaşan ve Ankara'da hükmünü her yaydıran Kuvayımilliye'nin her durumda ortadan kaldırılması da ısrar ediyorlardı. Halbuki Kuvayımilliye hükmünü her cephede yürütüyordu…”
Sayfa 173Kitabı okudu
Paşayı Bağlayıp, Medine'yi Teslim Ettiler
Osmanlı İmparatorluğu 30 Ekim 1918'de Mondros Mütarekesi'ni imzalamıştı. Mütareke şartlarına göre Medine'yi teslim etmesi istenen Fahreddin Paşa bunu kabul etmedi. Mondros'tan sonra 72 gün daha Medine'yi savundu. Fahreddin Paşa teslim olmayacaktı. Bunun üzerine İstanbul, paşayı komutanlıktan aldı. Yerine atanan Albay Ali Necib Bey ve yanındakiler, Peygamberimizin türbesinin yakınların da bir yerde bekleyip, teslim olmayan Fahreddin Paşa'nın, yanına gittiler. Hatırını sormaya geldiklerini zanneden Fahreddin Paşa'nın gözüne kül atıktan sonra üzerine atlayarak bağlayıp, 10 Ocak 1919'da İngilizler'e teslim ettiler.
Sayfa 301Kitabı okudu
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.